AHMED HULÛSİ’DE
KAVRAMLAR
L
AV.
ASUMAN BAYRAKÇI
Yayınlarımızın Telif
Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm)
bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin
hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam
sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm
insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücresiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir;
YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle
paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da
manevî karşılıksız paylaşımdır. |
FİHRİST
“Kesret”i yani çokluk kavramlarını meydana getiren esmâ terkiplerinin
“KAZA ve KADER” boyutudur!
Bilgi ve bilinç boyutudur!
ALLAH İLMİNDEKİ “HÜKÜM ve
TAKDİRİN” fiiller âlemindeki
görüntüsüdür.
Çokluk kavramı içinde olan tüm varlıklar bu boyutun
tasnifiyle meydana gelmiştir. Burada yazılmış olan hiçbir şey asla
ve kesinlikle değişmez.
Âlemde cereyan edecek olan cemi'i mahlûkatın iri-ufak, ulvi-süfli HER ŞEYİN ahvali
LEVHİ MAHFUZ'da tamamen ve mufassalen
yazılmış, hiç biri ihmal edilmemiştir.
İlmi Hak, kalblere O
KİTAPTAN nâzil olur ve KALEM-İ EVVEL'in yazdığı bu yazı,
tespit ettiği bu nizam sayesindedir
ki eşyayı tetkik ve tetebbu
ile mârifetler, ilimler, fikirler edinilir, kitaplar telif ve tasnif
olunur, mâzi ve istikbal kanunları
sezilir.....
Bunlar gösterir ki, Allah Teâlâ’nın kudreti gaybında, LEVHİ MAHFUZUNDA bulunmayan
ve bulunamayacak olan hiç bir
âyet yoktur " (c:3; s:1921)(*)
-"ALLAH
YAZDI... " (58-21)
"Allah yazdı... Ezelde hükmünü verip, silinmesi bozulması kâbil olmayan bir
yazı ile “LEVHİ MAHFUZ”DA tesbit eyledi.."
(c:7; s:4804)(*)
-"ÇÜNKÜ
BİZ HER ŞEYİ BİR KADERİ İLE HALK
ETMİŞİZDİR!." (54-49)
"Her şeyin vukuundan evvel, ezelde,İLMİ
İLÂHİ’DE MUKADDER OLAN BİR KADERİ, yani haysiyyeti ilmiyyesi vardır ki, kazasının
cereyanı, fi'len yaradılışı O KADERE göre vâki olur.
Onu başkası istediği gibi icab ve
tayin (determine) edemez..
Onun için mücrim, kendi keyf ve
iradesine göre cürmün mahiyyet ve mukadderatını değiştiremez.."(c:7; s:4654)(*)
-"
"...Bütün musibetler de Allah'ın İLMİ EZELİSİNDE veya
LEVHİ MAHFUZDA yazılmış bir
takdiridir...
Öyle ki;
-"O
MUSİBETİ, YARATMAMIZDAN EVVELYAZMIŞIZDIR...(57-23)
"O halde mukadder olan musibetten kaçınmakla kurtulunmaz... Bu hususta böyle itikad
etmeli ve o yolda hareket eylemelidir...
" (c:7; s:4754)(*)
-"ŞÂNI
YÜCE KUR'ÂN “LEVHİ MAHFUZ”DADIR.. (85-20/21)
"Allah'ın hıfzıyla tahriften, yanlışlıktan mâsun bir “LEVH”te
sabit ve mahfuzdur..
Bu “LEVH”, şeriat lisanında meşhur olan “LEVHİ MAHFUZ”
dur... Bütün her şeyin yazıldığı sahifei VÜCUD'dur... O'nun da aslı
“ÜMMÜLKİTAB” olan “İLMULLAH”tır.." (C:8;s:5696)(*)
Levhi mahfûzun, bir minyatüriyle senin beynindir; külli mânâda da burçlar
ve yıldızlardır!
(*)-E.Hamdi Yazır-“Hak Dili Kurân Dili”
hf
Levhi mahfûzun hükümleri değişebilir; A’yân-ı sâbîte değişmez!
Niçin değişmez?
Çünkü, beyinde meydana getirdiği tesirler sâbitleşmiştir!..
Sabitleşmiş,
tesbit olunmuş artık değişmez hale gelmiştir.
Senin
Levhi Mahfûzun değişir.
Levhi mahfûz’unun değişmesi
iki mânâda olabilir;
Birinci
mânâdaki levhi mahfûzun değişmesi, yıldız tesirlerinin değişmesidir.
İkinci mânâdaki, levhi mahfûzun değişmesi, beyindeki belli değişikliklerin; yeni devrelerin faaliyete girmesiyle, o kişinin aldığı tesirlerin değişmesidir
İki yönlü, levhi mahfûzun değişmesi söz konusudur;
1-Levhi mahfûzun birinci yönünden değişmesi, vazifeli veliler dediğimiz, tasarruf sahibi kişiler tarafındandır. Belli tesirler güçlendirilir veya zayıflatılır veya yönlendirilir, böylece olaylar etkilenir!..
2-İkinci yönünden levhi mahfûzun değişmesi ise, kişinin tabiatını terk yolunda yaptığı
fiîllerle, terkîbinin değişmesi; bu da
beyindeki belli değişik devrelerin faaliyete geçmesi veya faaliyet hızının
durdurulması yoluyla oluşur ve böylece
de levhi mahfûzu değişmiş olur.
Âyette;
SİZE
YERYÜZÜNDE VEYA NEFİSLERİNİZDE HER HANGİ BİR MUSİBET GELMEZ Kİ ANCAK BİZ ONU
YARATMAZDAN EVVEL, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN.’ (Hadîd-22)
Buradaki “size”den kasıt, terkib hükmüyle
varolan, “insan”
ismiyle anılan izafî varlıktır!..
“İnsan”,
ismiyle anılan izâfî varlığın karşılaşacağı olaylar, başına gelecek şeyler; onun tabiatı
dolayısıyla “müsibet”
diye adlandırdığı nesneler, “levhi mahfûz” adıyla anılan, “İlâhî kitap’da” ; yani bizim bu günkü
deyişimizle, burçlar, yıldızlar âleminde meydana getirilmiştir.
Bu tesirler,
her bir birimin kendi terkibiyeti istikâmetinde onda belli olayları meydana getirecek; bunlar belli kazançlar,
hâsılalar veya belli müsîbetler şeklinde ortaya çıkacaktır!..
hf
Levvâme, -levm’ kökünden geliyor. Kendi kendine levm
Bilinç, kendinin beden olmayıp, bedenden sonra da yaşamı
devam edecek madde ötesi bir
varlık olduğunu farkettiği zaman; gerek kendi özünü,
hakikatını tanıma yolundan alıkoyan davranışları, günahları, gerekse de düşünceleri dolayısıyla pişmanlıklar içine girer; yani
Arapçasıyla kendisine
"levm" eder...
Bu yüzden de "levvâme
nefs" adını alır...
Ne var ki, dönüp
kendine baktığı zaman, ulaşmak istediği hedefin gerektirdiği çalışmaları zaman zaman yapamadığını;
kendisini bu noktaya ulaşmaktan alıkoyan davranışlar içinde bulunduğunu farkeder.
Bundan dolayı, bu çalışmaları
yapabildiği zaman sevinir, yapamadığı zamanlarda ise üzüntüye, ümitsizliğe kapılır. Kendi kendine kızar, "levm" eder.
"Niye ben, bu gerçekleri bildiğim
halde gereken çalışmaları yapamıyorum?.." gibi düşüncelere kapılarak üzülür!.
İşte bu, kendi kendine kızma,
levm etme, yani "Levvame nefs" durumudur...
Bu anlayış
içinde olan kişiye, abid,
zahid, derviş
gibi isimler verilir...
"Levvame nefs",
yani nefs mertebelerinin ikincisindeki İMAN,
taklit yolludur ki; bu düzeydeki
kişiyi, cinler,
kendisine zarar verecek fiillere sürüklemek; ve "ALLAH"ı kimi işlere karışıp
kimi işlere karışmayan bir gök tanrısı gibi
Âbid ya da
zâhid, veya derviş diye isimlenen
bu düzeydekiler için akla hayâle
gelmeyecek oyunları vardır cinlerin; ki bunlar saymakla
bitmez..