KAVRAMLARLA KURÂN-I KERİM'E BAKIŞ

 

Ahmed Hulûsi'de Kavramlar-Av.Asuman Bayrakcı

 

 

 

“EL BÂİS”

  • Sürekli yeni yaşam boyutlarına dönüştüren!
  • "Her an yeni bir şe'nde" oluşun mekanizması olarak sürekli yeni bir hâl yaşatan.
  • Bir yaşam bitiminin hemen akabinde yeni bir yaşamı başlatan!
 

Bu özelliğin insanda açığa çıkışı itibarıyla... ÂMENTÜ”de de yerini alan "Ba'sü ba'delMevt = ölüm akabindeki diriliş" anlamındadır... "Mutlaka siz, boyutlar değiştirerek o boyutların uygun bedenlerine dönüşeceksiniz!" (84. İnşikak/19) âyetindeki işlev de bunu anlatır...

Ölümü TATMAK ve bunun devamı yeni bir yaşam hâline başlamak. Şu dünya (beden) yaşamımızda iken de bu bâ'slar mümkündür... Velâyet - Nübüvvet - Risâlet bâ'sları gibi! Ki, bunlarda dahi yeni bir yaşam mertebesi söz konusudur!

Tohumun kabuğunu çatlatıp mahsulünü açığa çıkarması gibi, ölü (bilkuvve - işlevsiz - nesnel) olanı bâ's edip dirilten, demektir. Açığa çıkana, yeni yaşam ortam veya boyutuna kavuşana göre, bir önceki ortama uygun yaşam bedeni "kabir" hükmündedir... "O Saat (vefat) muhakkak gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Kesinlikle Allâh, kabirlerde (bedenleri içinde) olan nefsleri (bilinçleri) bâ's edecektir (varlıklarındaki Esmâ özelliğiyle yeni bir beden oluşturarak yaşamlarına devam ettirecektir)!" (22.Hac/ 7)}

 

`BÂİS” İSMİ MAZHARI OLAN MELEK

Azrail, ölümü tattırır; yani, o birimin mevcut yapısıyla alâkasını keser; o yapıyla alâka kesilmesinin hemen akabinde, "BÂİS" isminden var olmuş melek görevi alır, o birimin yeni yapısını meydana getirerek, ikinci anda o yapı ile o varlığı meydana getirir.

Burada enteresan ve farkedilmesi önemli olan bir husus daha var "BÂİS" ismi ağırlıklı meleğin göreviyle ilgili... O da şu;

Bazı varlıklarda, meselâ insan gibi, "BA`S" meleğinin görevi daha o varlığın ilk oluşum safhalarında başlar... Meselâ, Ana rahminde 120. günde "BÂİS" ismi mazharı melek tarafından o ceninin özünden kaynaklanan bir biçimde, -dıştan değil- "RUH" meydana getirilir!.

Ayrıca ölüm anında da, gene bu "Melek" tarafından, bilincin ruhu kullanması sağlanır!.

Elbette bu bizim müşahedemizdir ki, iman edilmesi zorunlu noktalar arasına girmez!.

 

 

BÂ’S

BEDEN SIÇRAMASI-BEDEN DÖNÜŞMESİ-RUHÂNİ DİRİLİŞ

Bilincin "Ölüm"ü tadması

  • Bilincin bir holografik boyuttan diğerine geçişi(Bir boyuttan, diğer bir boyuta geçiş)

  • Yeni bir doğum, yeni bir başlangıç, bir sonun ardındaki bir ilk!

  • Bilincin bedenin tükenişiyle birlikte yeni bir bedenle yaşamına devam etmesi

  • Bedenle ilgisi kesilen Bilincin ruhu kullanmaya başlaması

  • Yeni bir doğum, yeni bir başlangıç

  • Bir yapının son bulmasının akabinde ikinci bir yapının varolması

  • Bir sonun ardındaki bir ilk

  • Bir boyuttan, diğer bir boyuta geçiş

  • Bir yaşam bitiminin hemen akabinde başlayan yeni bir yaşam...

  • Yeni bir bedenle yeni bir boyutta oluşum...

  • Ruhâni Diriliş

  • Yeni bir yapıyla yaşama devam

  • Yeni bir bedenle yaşam

  • Allah'a dönme

 
ALLAH’IN İNSANI BÂ’S ETMESİ
 

Bu madde bedende- fizik bedende yaşayan varlığın, şuurun, bilincin, bu bedenin tükenişiyle birlikte yeni bir bedenle yaşamına devam etmesidir.

 

 KIYAMETTE DEĞİL;

ÖLÜMÜ TADIŞIN HEMEN AKABİNDE GERÇEKLEŞEN "BA'S"

 

Ölüm, bilince hiç bir kesiklik getirmez!

 

Hammadde vücuda giriyor, bioelektrik enerjiye dönüşüyor; bu bioelektrik enerji organik bilgisayarı besliyor.

Organik bilgisayar yani beyin, bu bioelektrik enerjiyi alıyor; kendi bünyesinde değerlendirerek mikrodalga enerjiye dönüştürüyor ve bu mikrodalga enerjinin bir kısmını çeşitli dalgalar şeklinde dışarı yayıyor. Bir kısmını da kendi yeni bedenini meydana getirmek için kullanıyor.

Yani sizin bedeninizin kullanılmaz hâle gelmesinden sonra yaşamınızın devam edeceği “Mikrodalga bedeninizi” oluşturuyor beyin! .

Ve bunu sanki televizyon dalgaları misalinde olduğu gibi, tüm zihinsel faaliyetleri ses ve görüntü dalgalarını elektrik dalgasına çevirerek televizyon dalgası şekline dönüşmesi gibi, tüm zihinsel faaliyetlerini ana taşıyıcı dalgalara yüklemek suretiyle eskilerin “RUH” adını verdiği maddeötesi bedeninizi meydana getiriyor. Yani ruh diye bahsetttikleri şey, biz doğarken eskiden yaratılmış da(!) dışarda sırasını bekleyip dünyaya bu bedene gelip giren bir şey değil!

“Ruh” ismiyle işaret edilen yapı, bir mikrodalga bedendir ki, beyin tarafından üretilir. Ve beyin, ürettiği bu taşıyıcı dalgalara, “Bellek Dalgaları” dediğimiz ses ve görüntü dalgalarını ve tüm zihinsel faaliyeti yükler.

Bu sebeple kişi “ölüm” dediğimiz olayı yaşadığı anda beyin durur. Beynin bioelektrik beslemesi bedende durur. Dolayısıyla beden manyetizmasını yitirir ve böylece de o mikrodalga beden serbest kalır.

Nasıl ki şu elektrik şebekesini bir yedek jeneratöre bağlarsak ve elektrik kesildiği anda otomatik olarak jeneratör devreye girip burada hiç kesintisiz ışık devam ederse; aynı şekilde şuur da, bilinç de beynin durmasıyla birlikte mikrodalga bedende yaşamına devam eder.

İşte bu sebepten dolayıdir ki hiçbir insan ilk anda öldüğünü farketmez!.

Ölüm, bilince hiç bir kesiklik getirmez!

 Hattâ çok zaman, kişi, ilk anda ölümü tattığını bile farketmez.

 Şuurlu bir şekilde çevresini algılar ve ağlayıp haykıranlar yüzünden ilk anda paniğe kapılıp, büyük üzüntü duyar!.

 Bedenin yıkanışını, cenaze namazının kılınışını, gelenleri seyreder; ve en büyük paniği de bedeni mezara konulduğunda yaşar; çünkü bilinçli ve diri bir varlıktır; ancak ne yazık ki de bedeniyle birlikte mezara konmak zorundadır!

 Nasıl gündüz yaşadığınız olaylar zorunlu olarak gece rüyanıza girer ve bunu değiştiremezseniz rüyada; aynı şekilde tüm yaşam boyunca kendinizi o beden kabul ettiğiniz için de o anda bedeni bırakıp uzaklaşamaz ve o bedenle birlikte mezarın içinde bulursunuz kendinizi; ve dahi uzaklaşanların ayak seslerini işitirsiniz!.

İşte bu sebepledir ki Kurân, “öleceksiniz” demez;

”Her insan ölümü tadacaktır!” der.

Yani Ölüm, tadılacak bir olaydır!.Yaşanacak geçilecek bir olaydır. “BEDEN DÖNÜŞMESİ” - “BEDEN SIÇRAMASI” dır!

Bu “beden dönüşmesi”- “beden sıçraması” denen olay da İslâm’da “BA'S” kelimesiyle bahsedilmiştir. Ve bunu da size her ne kadar bilimsel olarak izah edemeseler de, demişlerdir ki; İman et!.

Nasıl?

Âmentü’de:

Vel ba’sü ba’del mevt.

Yani “Mevtin akabinde, mevtin sonrasında yeni bir bedenle yaşamıma devam edeceğime iman ediyorum”.

Ama dikkat edin! “vel ba’sü ba’del mevt” diyorsunuz. “vel ba’sü ba’del kıyâmet” demiyorsunuz.

Bugün eğer hocaları dinlerseniz, Din’i temsil ettiğini sanan adamları dinlerseniz; göreceksiniz; ”Ölüp, mezara konacak, kıyâmette dirileceksiniz” derler...

Kurân’dan haberleri yok!

Âmentü’den haberleri yok!

Kurân “ölümü tadacaksınız!” diyor. “Öleceksiniz” demiyor. Bu bedeni kulanamaz hâle geldiğini göreceksin ve bu hâlinle yani mikrodalga bedenle yaşamına devam edeceksin.

 

BÂ’S İÇİN TAKDİR EDİLMİŞ ECEL TAMAMLANINCAYA KADAR,

SİZİ  KESİTSEL ALGILAMA ARAÇLARIYLA İLGİLİ BEYİN İŞLEVİNDE

BA’S EDER

Nasıl da (B sırrınca) Allah’ı inkar ediyorsunuz?.. Halbuki siz ölülerdiniz de O sizi diriltti... Sizi yine öldürecek ve sonra sizi diriltecek; nihayet Ona döndürüleceksiniz.(Bakara/28)

  

        O’dur ki, (Bi-) geceleyin sizi vefat ettirir; (Bi-) gündüzün (korteksinizle; kesitsel algılama araçlarınızla) ne işlediğinizi/kazandığınızı bilir... Sonra Ecel-i Müsemma (ba’s için takdir edilmiş ecel) tamamlanıncaya kadar onda (kesitsel algılama araçları ile ilgili beyin işlevinde) sizi (O) ba’seder... Sonra merci’niz (dönüşünüz) O’nadır... Sonra (O) neler yaptıklarınızı (B sırrınca) size haber verir. (En’am/60)

 

DEFALARCA BEDEN DEĞİŞTİRME

Senin kafanda, düşünebildiğin, ulaşabildiğin en son noktada; “ben bu beden değilim, ben bir ruh yapıyım” düşüncesi var. Kendini bir ruh yapı olarak kabul ediyorsun.

Nitekim, rüyanda da kendini nasıl görüyorsun?.

Bu madde bedenin ağırlığına sahip olmayan, zaman zaman en olmayacak işleri yapabilen lâtif bir beden olarak hissediyorsun kendini. Hattâ bazen, kendini dahi görmüyorsun.

Dikkat ederseniz, rüyada yaş kavramı da yoktur, hissedilmez!.

İşte senin kafanda düşünebildiğin en ileri safha; “ben bir ruhum.” saplantısı oluyor. Halbuki, sen bir ruh da değilsin!.

Şu anda, “ben bir beden değilim!.” bilincine eriştiysen, aynı şekilde sen, bir ruh da değilsin!.

Sen, “Evrensel Öz”den meydana gelmiş, bir “evrensel obje”sin.

Düşünürsen, hücreden moleküle, molekülden atoma, atomdan atomun altına inerek, evreni meydana getiren dalgalardan ibaret olan yapıya gelirsin.

Senin. “Ben” dediğin gerçek varlığın “dalga-bilinç” varlıktır; kuantsal varlıktır. Dolayısıyladır ki, senin bilincin, bir dalga boyudur.

Bir dalga boyu olan bilinç, her dem kendinde tahayyül ettiğini var görür ve o hayâlin içinde yaşar. Onun için de “cennet” adıyla işaret edilen ortamda ne düşünür, hayâl edersen, anında o düşündüğün şey meydana gelir.

Örneğin; “benim beş tane bedenim olsun!.“ dersin… Anında, cennette beş tane bedenle yaşarsın. “Her biri ile ayrı ayrı şeyler yapayım” dersen, her biri ile ayrı ayrı şeyler yaparsın.

Ben sana, senin bir bilinç varlık, bir dalga boyu varlık olduğunu nasıl anlatabilirim?.

Ha, bundan 100 sene önce yaşamış birine ben onun bir moleküler, atomik beden olduğunu anlatmaya kalkmışım!.

Ha, bugün yaşayan sana, senin bir dalga boyu varlık olduğunu, dalga boyundan ibaret bir bilinçten oluştuğunu, maddi veya mânevi, ruhâni bir beden olmadığını anlatmaya çalışmışım?.

Dışarıdaki adam benim bu konuşmamı dinlese; “Bu adam üşütmüş, saçmalıyor.” der geçer. O da haklı!. Çünkü, içinde yaşadığı sistemin inceliklerinden haberi yok; tefekkürü yok!.

İnsanlar bu anlattığım boyutları anlayamadığı için eski devirdekiler; “olay maddi değil, mânevidir.” diyerek; insanlardaki azap duyma mekanizmasını kaldırıyorlar. Yani, “olaylar ruhânidir. Ruhta da azap duyma diye bir olay yoktur. Öyleyse cehennemde azap duyma yoktur” noktasına işi getirmek için bunu söylüyorlar.

İmam-ı Gazâli de, bu yanlış düşünceyi kesmek için; “Cismani beden var” diyor.

Bugün nasıl biyolojik beden varsa, öldükten sonra da ruhâni bir beden var. Bugün, sen, nasıl “biyolojik bedenim var ama, ben bu beden değilim.” diyorsan, ruhâni beden de bir süre sonra terk edilecek bir beden!.

İmâm-ı Gazâli, Esmâ-ül Hüsna şerhinde “El Bâis” isminin mânâsını açıklarken, “defalarca beden değiştirmekten” bahseder. Yani, biyolojik beden gidecek, ruhâni beden gelecek. Ruhâni beden gidecek, nurâni beden gelecek. Veya onun dışında başka tür bir beden gelecek.

Artık, geriye dönüş yok!. Ama, ileriye doğru değişik “ba’s”lar geçirileceğinden bahsediliyor.

 

“BÂİS” ESMÂSI, HER ANKİ BÂ’S OLUŞTA

DAHA GELİŞMİŞ ÖZELLİKLER GETİRİR!

İşte bu “Bâis” ismi zikri hem olayın kavranılmasını kolaylaştırır hem de, her anki bâ's oluşumuzda, yâni her an yeni bir bedenle varoluşumuzda bize çok daha gelişmiş özellikler getirir.


AZRAİL’İN BÂ’S OLAYINDAKİ ROLÜ

İnsanın ölümünü Azrail’e bağlamak son derece yanlış ve sınırlı bir anlayıştır, ilkel bir yaklaşımdır!

Azrail”in görevi, bir yapının varlığına son verip, o yapının son buluşu ile birlikte, ikinci bir yapının başlangıç ortamını sağlamaktır. Ancak, ikinci yapıyı başlatan Azrail değildir.

İkinci yapıyı başlatan, “EL BÂİS” isminden oluşan melektir! Azrail, ölümü tattırır; yâni, o birimin mevcut yapısıyla alâkasını keser; o yapıyla alâka kesilmesinin hemen akabinde, “BÂİS” isminden var olmuş melek görevi alır, o birimin yeni yapısını meydana getirerek, ikinci anda o yapı ile o varlığı meydana getirir.

“BÂİS” İSMİ,

HER AN GEÇERLİDİR!

"BÂİS" ismi dar mânâda yeni bir bedenle varoluş gibi anlaşılır. Ve işin gerçeğini bilmeyenler tarafından da zannedilir ki, “şimdi ölücez yok olucaz; sonra kıyâmette mahşerde Allah bizi -BÂ'S- edecek yeniden yaratılacağız!

Bütünüyle İslâm öğretisi dışındaki yanlış bâtıl ilkel bir bilgidir!.

"BÂİS" ismi her an geçerlidir ve eseri her an görülen bir isimdir.

Bâ's olayı da her an cereyan etmektedir!.

Ölüm meydana geldiği anda, kişi fizik bedenden kopar, biyolojik bedenle bağlantısı kesilir ve hemen o anda mikrodalga bedenle "Bâ's" olarak yaşamına kesintisiz bir şekilde devam eder.

    

 

ÖLÜMÜN AKABİNDEKİ

VE KIYÂMET’TEN SONRAKİ BÂ’S

 

İbn-i Ömer radıyallahu anh anlatıyor... Rasûlullah buyurdu:

-Sizden birisi ölünce, cennetlik olsun, cehennemlik olsun akşam sabah kendisine makamı gösterilir. Burası yerindir. Kıyâmetteki “ba`s“ine kadar buradasın.”

Burada şu hususa dikkat çekelim. Âmentü`de okunan şu cümleye bir bakın:

“Vel bâ`sü bâ`del MEVT”.

Dikkat ediniz!. “Vel bâ`sü bâ`del KIYÂMET” denmiyor. Yâni, “Bâ’s” kelimesiyle anlatılan olay, KIYÂMET`ten sonraki değil, ÖLÜMÜ TATTIKTAN sonrakidir!

Dünyada, bildiğimiz madde bedenle ve bu arada bu madde bedenin ürettiği ruh bedenle yaşarız. Ölümü tadınca, madde beden çözülür ve RUH bedenle bâ’s olmuş olarak kabirde kıyâmete kadar yaşamını devam eder. Sonra “KIYÂMET” denen, dünyanın Güneş ısısında bozunumu devresinde, bugünkü karakteristiği istikametinde yeniden bâ`s olur. Ve nihayet son defa bu bedenler de gittiği ortama göre yeniden bir bâ`s ile oluşurlar.

---

 Ruh bedenler kıyâmet akabinde o şartlara göre yeni bir yapıya dönüşürler, yeni bir ba’s olur ve bu bedenlerle Cehennem denen ortamı geçmeye çalışırlar.

 Cehennem ortamından kurtulanlar ise bir ba’s daha geçirerek ruh bedenden “nur beden” hâline dönüşürler; böylece de bu bilinçler, “nurâni varlıklar” olarak cennet boyutunda yaşamlarını sürdürürler.


 

    Nasıl da varlığınızın hakikatinin Allâh Esmâ'sı (B işareti kapsamında) olduğunu inkâr ediyorsunuz?

    Ölüydünüz (hakikatinizin ne olduğunu bilmeden yaşıyordunuz), O sizi diriltti (inzâl ettiği ilimle size hayat verdi);

    sizi yine öldürecek (kendini sırf bedenmiş gibi kabul hâlinden), yine diriltecek (kendini beden sanma hâlinden arındırarak bilinç boyutu hâliyle yaşam)...

      Nihayet sonunda hakikatinizi göreceksiniz!(Bakara/28)

 
 
 
 

 

 

 

 

 
 
 

KUR'ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ

2012 ® RADYO YANSIMALAR web sitesi. 24 saat yayın

www.allahvesistemi.org