kavramlar.jpg (6719 bytes)

 

DEVLET

  Devlet, insanların haklarını korumak ve insanlara hizmet etmek amacıyla insanlar tarafından kurulmuş bir organizasyondur; kutsal değildir; toplum tarafından her türlü düzenlemeye tâbi tutulabilir bir kuruluştur.
ara.jpg (366 bytes)

DEVLETİN DİNİ OLMAZ!

Devletin dini olmaz! Din’in devleti olmaz!.

İnsanların bir araya gelerek oluşturduğu insanları yönetim kadrosu olan devlet; yalnızca o insanlara hizmet amacıyla oluşturulmuş bir kuruluştur ki, görevi insanlarının hayâtını ve haklarını korumak; onlara din, dil, ırk, renk farkı gözetmeksizin eşit hizmet götürmektir.

Bu organizasyon içinde bulunanların hiçbir kutsallıkları ve dokunulmazlıkları olamaz; bunların yönetim gücünü kendi çıkarları (maddi-mânevi) yönünde kullanmak ise, topluma ve tevdî edilmiş bulunan emânete ihânettir.

Devletin, topluma din empoze etmeğe ve uygulatmaya kalkışmaya hiç bir şekilde hakkı ve yetkisi yoktur.

ara.jpg (366 bytes)

 

DEVLET, DİN’E İNANANLARA DA

AYIRIM YAPMADAN HİZMET VERMEK ZORUNDADIR

Devlet, insanlarının her türlü inancına karşı eşit mesafede olmak zorundadır.

Devletin, insanlarına, inançları istikametinde özgürce yaşamaları; yanısıra, birbirlerinin inançları üzerinde baskı kurmamaları için, hizmet verme zorunluluğu vardır.

Devlet, her kademesiyle, insanların inançları gereği olup, başkalarının haklarına tecâvüz etmeyen bütün davranışlarına saygı göstermek zorundadır!.

Devletin varoluş hikmeti topluma hizmettir!

Devlet, topluma hizmet organizasyonudur; topluma baskı ya da bir kesime çıkar sağlama amacıyla faaliyet geliştiremez.

Tüm topluma hizmet amacından uzaklaşmış devlet, varoluş meşrûiyetini yitirir!.

Devlet, kişilerin, inançlarına ters düşen şeyleri, ne olursa olsun, onlardan talep edemez.

ara.jpg (366 bytes)

Devlet, Din’in muhâtabı değildir; buna karşın devlet, dine inananlara da ayırım yapmadan hizmet vermek zorundadır!.

Devlet, ferdin inançlarına hiç bir şekilde müdahale etmek hakkına sahip değildir; ancak uygulamalarını toplumun genel isteği doğrultusunda, kişilik haklarına da tecavüz etmeden, düzenlemek zorundadır.

İnsanlar ve devlet bilmelidirler ki, bir başkasına baskı uygulayarak yaptırılan her hareket, sonuçta ters tepecek ve baskı uygulayanı vuracaktır!.

İnsanlara Dinin orijinali anlatılmalı ve gereklerini uygulayıp uygulamamaları kişinin kendi insiyatifine terkedilmelidir.

Herkes ölecek ve kabir âleminde kıyâmete kadar yaşamına devam edecek; kıyâmette yeni bir boyut yaşamı başlayacak, bundan sonra herkes Cehennem boyutundan geçecek ve sonuçta îmânı olan bir kısım insan bu boyuttan kurtularak Cennet boyutu yaşamına geçecektir İslâm Dini verilerine göre!.

Kişinin Cennet'e gitmesi, ameline değil, îmanına ve bu îmana dayalı düşünce ve uygulamasına bağlıdır!. Uygulamasındaki eksiklik onu îmansız yapmaz. Kişi, elinde olmayan şartlar dolayısıyla yapamadığından hesaba çekilmez fakat yapmamasının sonuçlarına katlanır!.

Baskıyla yapılan her uygulama münâfıklıktır. İslâm Dini insanların samimiyetle inandıkları fiillleri “fiysebilillah” yapmalarını önerir!. Dini konuda baskı uygulayanın îmanı tehlikeye girer ve îmansız ölme riskini göze almış olur!.

Îmanın, müslümanlar (İslam Dini’ni kendi anlayışları kadarıyla kabul edenler) için, iki mertebesi vardır…

a)Ölümötesi yaşamın getireceği azâplardan en az zararla kurtulmak ve ölümötesi ebedî rahata kavuşmak…

b)Hakikatındaki “ALLAH  Adıyla İşaret Edilene ererek, “O’nun ahlâkıyla ahlâklanmış olarak” ebedi yaşama kavuşmak!.

Bunların ikisi de kişinin dünyada yapacağı çalışmaların sonucu olarak gerçekleşecektir. Ölümötesinde bu konuda yapılacak hiç bir şey sözkonusu değildir. Burada yapılmayan hiç bir çalışmanın karşılığını orada hiç bir Rasûl veya Veli veremez. Âhırette, mertebenin şefâatle yükseleceğine dair hiç bir dini bilgi yoktur!.

Kişi, ölümötesi boyuta geçtiği anda, o boyuta göre, tüm dünya yaşamının birkaç dakika veya çok daha az sürmüş olduğunu farkedecek; sonra da herşeyi yalnızca dünya yaşamında iken temin etme imkânına sahip olduğunu ve bunu yapmadıysa, artık orada hiç bir şey yapma imkânı kalmadığını görerek bundan büyük pişmanlık duyacak; dünyaya geri dönmek isteyecek; ne çare ki bunun imkânsız olduğunu da fark edecektir.

Kişi işte bu yüzden, dünyada yaşamını kimseye muhtaç olmayacak şekilde sürdürürken; iman ediyorsa, ölümötesi yaşamda sahip olmak istediklerine göre çalışma yapmak zorundadır!. Kişi ne yaparsa, yaptığı kadarının karşılığını alacaktır.

Öyle ise iman edenler, dünya saltanatı, rejimi, hükmetme arzularını tatmin veya insanlardan pâye beklemek uğruna yapılan çalışmalardan uzak durup; kendilerini ölümötesi ebedi saadete hazırlamak; çevrelerine de bu yolda hizmet vermek için çalışmalı; insanlara barış ve esenlik ulaştırmalıdır.

Mü'min, dünyaya “Allah”ı tanıyıp gereğini yaşamak; ölümötesi ebedî yaşama hazırlanmak ve bu arada bildiklerini insanlarla paylaşmak için geldiğini bilmelidir. Onun kavgaya ayıracak boş vakti yoktur!.

Din’de, dinadamı ve sınıfı yoktur!. Yalnızca Din konusundaki bilgisini “fiysebillah” (hiç bir maddi veya mânevi çıkar beklemeden) insanlarla paylaşan kişiler olabilir…

Bunun dışındaki tüm değerlendirme ve sınıflandırmalar insanların uydurmalarıdır.. Velîleri, ancak Allah bilir; bu konuda biz sadece zan üretiriz!.

Bu yüzdendir ki, bizi ilgilendiren yalnızca ilim ve istikâmettir!.

İnsanlar yalnızca kendi çalışmalarının kendilerini kurtaracağını anlamadıkları için, asırlardır Mehdî beklentisi içinde yaşamlarını ve ebedi hayatlarını mahvetmişlerdir..

Kurtarıcı beklemek yerine, ilme sarılıp ilmi değerlendirmek aklın gereği olan tek yoldur!.

İnsana yalnızca, idrâk edip gereğini uygulamak sûretiyle yararını göreceği ilim fayda verir… Bunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

Bırakın, İnsanlara hizmet organizasyonu olan devlet, yalnızca bu işlevini yerine getirsin…

Bırakın, insanlar, inançlarının gereğini özgürce ve başkalarının haklarına tecavüz etmeden yaşasınlar.

ara.jpg (366 bytes)

 

DİN’İN MUHATABI DEVLET DEĞİL;

FERTLERDİR

Din, “ALLAH”  adıyla anılanın yaratmış olduğu “Sistem ve Düzen”dir!.

İnsanlara bu değişmez “Sistem ve Düzen”, Nebîler ve Rasûller aracılığıyla haber verilmiş; “ölümötesi” yaşam gerçeğine inanırlarsa, buna göre o boyuttaki ebedi yaşama kendilerini hazırlamaları uyarısı yapılmıştır.

Kur’ân tarafından yapılan açıklamalara göre insan, “îman edip gereği olan sâlih fiilleri ortaya koyarsa” ölümötesinde rahat edecek, aksi halde davranışlarının sonucu olarak azâp çekecektir.

Ayrıca bildirilen Din’e göre, kişi yeryüzünde “Halife” olarak yaratıldığı için, ötede bir tanrı aramaktan vazgeçmeli, “ALLAH  Adıyla İşaret Edilen”i kendi derûnunda keşfederek bunun sonuçlarını yaşamalıdır.

Din, insandan, başkalarına baskı yapmasını istemez!. Din, her aklı olan insana Allah Rasûlü tarafından yapılmış olan bir teklif ve uyarıdır. Dileyen ciddiye alır, üstünde düşünüp gereğini uygular; dileyen de ciddiye almaz ve ölümötesi yaşamda bu davranışının sonuçlarına katlanır!.

Dinin muhâtabı devlet değil, ferdlerdir!.

Ölümötesinde yaşamı devam eden tek başına ferttir; ölümötesi yaşama hazırlanması gereken de, tek başına o boyuta geçecek olan ferttir!.

Ahmed Hulûsi

yazdir

  Tüm Kavramlar Programı

 

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücretsiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org