kavramlar.jpg (6719 bytes)

ARŞ’IN ETRAFINDAKİ FELEKLER

Önce Tasavvufun en önde gelen simâlarından Muhyiddin A’râbî’nin âlemin ve burçların oluşu hakkındaki görüşlerini dinleyelim özetle; Fütuhatı Mekkîye isimli eserinden...

MUHYİDDİN A’RABİ DİYOR Kİ:

“Hak Teâlâ, kendinde bir şey yok iken, mevcûdiyet sıfatıyla sıfatlanmıştır. Diyebilirim ki, Hak Teâlâ, mevcûdiyetin ta kendisidir.

Rasûlullâh sallullahu aleyhi ve sellem efendimiz:

“Allah vardı ve onunla beraber hiçbir şey yoktu.”

Buyurmuşlardı.

Hak Teâlâ kendi nefsi ve hüviyeti yönünden bilinmez; bu bilinmezlik ve görünmezlik keyfiyetine de “İLİM” denmiştir.

Hak Teâlâ’nın evvelki şekli, buluta benzer bir duman şeklinde olmasıdır. Burada âlem, “Bâtın” hükmüyle mevcuttu. Bâtınî hükümden ise âlemin zuhûru imkânsızdır.

İşte bu ilk duman da Rahman’ın “Zâhir” adı olmuştur. Bu durumda kendi nefsini görerek ilmî ve özel bir tecellî ile ruhî şekillerden birini seçmiştir. Bundan sonra Zâtıyla nefsine bakınca nefsini sayısız sıfatlarla muttasıf olarak buldu. İşte bu buluşu meydana getiren ilk bakış, İLİM’di.

İlimde mevcût olan bu sıfatlara da “mâkûlât” dendi. Aynı zamanda “Aklı Evvel” adını bu bakışı yapması hasebi ile aldı. Bu akıl, âlemlerin duman ve bulut içinde gizli olan sıfatlar olduğunu, bunun da kendi nefsi olduğunu seyreyledi. Ve bu sanki gölge olan aklın zâtından uzanan varlık, o tecellinin nûrundan oluştu.

Buna da “Levhi Mahfuz” veya “Zâti Tabiat” denildi. Bununla beraber bu boyutta bunun tümüne Hayat, İlim, İrade, Kelâm denildi.

Rükûnler boyutunda ateş-hava-su-toprak; cisimler âleminde sıcaklık, rutûbet, soğukluk, kuruluk; Canlılar düzeyinde de kan, safra, sevda, balgam denilir.

Bundan sonra “Akl-ı Evvel”, çehresini o dumana çevirerek, kendisinden neler kaldığını görmek istedi. Fakat bu sıfatların varlığının dışında hiçbir şey göremedi. İşte bütün âlemin sûret ve şekilleri bu zulmet ve gizlilik içinde bulunmaktadır. Hak Teâlâ’nın ARŞ’I da bu zulmet içindedir. Arşın etrafında da kürsü, felekler, cennetler, semâlar, rükûnler ve doğurucular vardır. Bu varlığın babası Akıldır, anası Nefs.

“Şunu da bil ki, Hak Teâlâ daha evvelce anlattığımız kürsü içinde şeffaf dairevî bir cisim yaratmıştır. Bunu da 12 eşit parçaya ayırmış ve bu parçalara BURÇLAR adını vermiştir.”

YILDIZLAR FELEĞİ

Galaksiler

Gök adalar

"Bilinçli Galaktik Varlıklar”

Geçmişte kullanılan klâsik anlatıma göre, Dünyanın yaşadığımız zemini üzerinden, Ay yörüngesine kadar olan sahada yedi kat yer vardır.

Ve bu anlayışa göre biz, şu anda yedi kat yerin dibinde yaşamaktayız!.

Bizim üstümüzde altıncı kat yer, üstünde beşinci yer ve Ay’a kadar birinci kat yer vardır.

Esasen bu anlatım, bizim atmosfer tabakalarını tanımlamaktadır.

Atmosfer dışında birinci semâda yani gökte Ay vardır, ikinci katta Merkür, üçüncü katta Venüs, dördüncü katta Güneş, beşinci katta Mars, altıncı katta Jüpiter ve yedinci katta da Satürn ve diğerleri mevcuttur.

Bundan sonra “yıldızlar feleği” denen “galaksiler” vardır. 

Ayrıca bu 400 milyar güneş benzerinin meydana getirdiği Galaksi gibi; şu andaki tespitlere göre milyarlarla Galaksi var!. 400 milyar güneşten oluşan Samanyolu Galaksisi gibi... Milyarlarla galaksi var evrende!.

 Bu yıldızların, galaksilerin her birinde bizim algılayamadığımız dalgasal boyutlarında ve onun da altındaki kuantsal boyutta sonsuz sayıda âlem ve canlı-bilinçli varlık türü mevcut!.

 

Son derece sınırlı (kesitsel) algılama araçlarına (beş duyu) mahkûm insan yapısı için, çözümü en güç sırlardan olan evrenin sırrı konusunda bugüne kadar bilinebilenleri satır başlarıyla sıralamadan önce mesafelerden kısaca söz edelim.

Belli bir zaman içinde, ne kadar yol alabilme kabiliyetimizi biliyorsak ne kadar uzaklıkta bulunan bir hedefe hangi zaman zarfında varabileceğimizi hesaplayabiliriz.

Meselâ saatte 100 kilometre ortalama hızla yol alan bir araca binersek, Ankara’ya tahmini olarak 4,5 saat içinde varırız, deriz. Bu bize Ankara’nın aracımıza göre uzaklığını kavratır. Yahut İstanbul’a 1000 kilometre uzaklıktaki bir şehri misâl alıp dünyanın çevresi ekvatorda bunun 40 katıdır diyebilir ve bunu da göz önüne getirebiliriz. Hattâ Ay’ı görüp, aramızda dünyanın çevresinin 10 katı kadar mesafe var da diyebiliriz. Ancak bir Güneşi gösterip de aramızda 1.5 milyon kilometre mesafe var, desem bu 1.5 milyon kilometrelik mesafeyi göz önüne getirebilmemiz imkânsız olur. İnsanın yapısına nispetle kavranamayacak ölçüde büyük olan 1.5 milyon kilometrelik mesafeden ise evrensel ölçüler içinde söz etmek etle tırnak arasındaki mesafeden söz etmek gibi kalacaktır.

Evet, evrensel ölçülere yaklaşalım. “Samanyolu” derdik eskilerde, şimdi ise “gökada” veya “galaksi” tâbiri kullanılıyor.

Bir Gökadada, güneş ve sistemi gibi yaklaşık 400 milyar yıldız tespit edilebilmiş!. Bu 400 milyar yıldızlık gökadamız ise diğerleri arasında ortaboy bir gökada sayılıyor. Bunun çok daha büyükleri de mevcût. Bizim Güneş sistemi ise bu gökadanın merkezinden yaklaşık 32.000 ışıkyılı uzaklıkta.

Gökadamız, Andromeda ve Güney üçgeni sarmalları ile daha 30 kadar gökadayı beraberinde alarak yerel gökadalar takımını meydana getirir.

Başak kümesi ise, yerel kümeden sonra en önemli yıldız kümesidir. Başak merkez kesiminde 3.000’in üzerinde gökada kümelenmiştir. Bu gökadaların her birinde milyarlarca yıldız bulunduğu, bu yıldızların büyük ihtimalle uydu ve gezegenlerden oluşan büyük sistemlerin merkezi olduğu da düşünülürse, neticede aklın kolay kolay kavrayamayacağı ölçülerde bir büyüklükle karşılaşılmış olur.

Gökkürenin ay kadar görünen bir parçasında ortalama 400 gökada bulunduğu hesaplanmış ve bugüne kadar 1 milyar civarında gökadanın fotoğrafı çekilebilmiştir.

Şimdi bir toparlama yapalım. Hacmı dünyanın 1 milyon 303 bin katı olan Güneş adını verdiğimiz yıldız. Oysa bu yıldız gibi ve çoğu da bundan kat bekat büyük, 400 milyar yıldızdan oluşan gökadamız veya eski deyişle samanyolumuz. Ve nihayet şu ana kadar tespit edilebilmiş gökadamız gibi 1 milyar gökada.

 

 

Diyoruz ki:

Evrende, bir yerel gökadalar grubu içindeki Samanyolu`nun dış çeperinde, kenarda kıyıda bir yerdeyiz.. 30`a yakın galaksi var civarımızda bizim! İşte bu otuza yakın galaksi esasında, otuza yakın, "Bilinçli Galaktik Varlık"tır! Belki de bir aile!!!

O otuza yakın Galaktik bilinç varlığın bir tanesinin bedenindeki bir "hücre" bile değiliz biz! Belki bir hücre, Güneş! Biz, o Güneş Sisteminin uydularından birinin üzerindeki milyarlarla insandan bir tanesiyiz!

İşte, din terminolojisinde, "melek" kelimesi ile kastedilen varlıkların bir türü de bu galaktik boyutlardaki "Ruh"tur, galaktik şuurdur, galaktik bilinçtir..

Nitekim geçmiş Öz`e Ermişlerden birisi diyor ki:

"Biz, öyle bir melek tesbit ettik, öyle bir varlık tesbit ettik ki, O`nun bizden haberi bile yok! Bizim varlığımızdan haberi bile yok."

ATLAS FELEĞİ

Güneş sistemimiz dışındaki galaksi

"Kürsi"

Muhyiddini Arabi şöyle devam ediyor;

“Hak Teâlâ burçlarında olan hazinelerden ve etkili bilgilerden bir şey almak için 12 melâikenin elinde bulunan bu yıldızlardan her bir yıldızı ATLAS feleği içinde yerleştirmiştir.”

İçinde yerleştirmiştiryani güneş sistemimiz dışındaki galaksi içinde!

yazdir

   Tüm Kavramlar Programı

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücretsiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org