.

 

kavramlar.jpg (6719 bytes)

 

HİLÂFET

 

HİLÂFET,

İNSANIN ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİNİN İŞARET ETTİĞİ MÂNÂLARIN

TOPLAMI OLARAK MEYDANA GETİRİLMESİNİN SONUCUDUR

Ben, "hilâfet" yanlısıyım; ve herkesin, "Allah halifesi" olmanın sonuçlarını yaşamasını temenni ederim!. Bütün çalışmalarım, insanlara bu yolda hizmet verme gayesine dönüktür..

Bu "hilâfet" insanın Allah'ın güzel isimlerinin işaret ettiği mânâların toplamı olarak meydana getirilmesinin sonucudur!. Tasavvufî tâbiriyle, Allah esmâsının zuhûruyla insan en şerefli mahlûk olarak meydana getirilmiştir!.

ara.jpg (366 bytes)

 

ÂDEM VE ONUN NESLİ OLAN TÜM İNSANLAR,

FITRÎ HİLÂFET GÖREVİNİ İFA ETMEKTEDİR!

İşte bu sebeple Adem ve O`nun nesli olan bütün insanlar, yer yüzünde her an bu ilâhi isimlerin mânâlarını ortaya koymak, açığa çıkarmak sûretiyle, "Fıtrî Hilâfet" görevini îfa etmektedirler; ki bu "Fıtrî Hilâfet" görevini yerine getirmesi de insanın, detaylarını "Hz. MUHAMMED NEYİ OKUDU" isimli kitapta açıkladığımız bir biçimde "İnsanın İslâm fıtratı üzere Dünya`ya getirilmesi"dir

"Her insan İslâm Fıtratı üzere doğar..."

Yani, "insan", Allah`a kulluğunu ifa etmek üzere, Allah`ın isimlerinin mânâlarını çeşitli şekillerde ortaya koymak üzere programlanmış olarak meydana gelir... "Daha sonra annesi-babası, onu Mecûsi, Nasrâni, Musevi, Müslüman yapar"... Ama, neticede her insan, İslâm fıtratı üzere gelir...

ara.jpg (366 bytes)

 

HER İNSAN,

“ALLAH’IN YERYÜZÜNDE HALİFESİ” OLMA KEMÂLÂTINI

FARKETMELİ, BUNUN SONUCU OLARAK DA

 “HİLÂFET”İNİN GEREĞİNİ YAŞAMALIDIR!

Kur`ân-ı Kerim’e göre, "Allah insanı yeryüzünde halife olarak meydana getirmiştir"... Kitap`taki bu açık bildirime göre de, her insan, varlığındaki, "Allah`ın yeryüzünde halifesi" olma kemâlâtını farketmeli; işte bunun sonucu olarak da "hilâfet"inin gereğini yaşamalıdır!.

ara.jpg (366 bytes)

 

İNSAN İÇİN HEDEF,

“HİLÂFET SIRRI”NA ERMEK OLMALIDIR!

İnsan için gaye, hedef, kendisine bahşedilmiş en büyük nimet, lütuf olan "Hilâfet sırrı"na ermek olmalıdır...

Çeşitli sohbetlerimizde, insanın Cennet hayatını yaşayabilmesi için gerekli olan şeyleri anlatmaya çalıştık... Şimdi üzerinde ağırlıklı olarak durduğumuz husus ise insanın "Halife" olarak kendini tanıması...

Halife olarak kişinin kendini tanıması için, önce Nefsi`nin hakikatını bilmesi gerekir.

"Nefs"inin hakikatını bilmesi için, bilincini arındırması gerekir.

ara.jpg (366 bytes)

 

DÜNYADAYKEN HİLÂFETİ YAŞAYAMAYAN İNSANIN

ÖLÜMÖTESİNDE BUNU YAŞAMA ŞANSI ASLA OLMAYACAKTIR!

Erkek de Allah`ın yeryüzündeki halifesidir!.

Kadın da!.

Bu sebepledir ki, insan, en kısa zamanda bu "hilâfet"in anlamını farkederek, gereğini yaşamak zorundadır... Yoksa "hilâfet"i yaşayamamanın ne demek olduğunu kavradığı anda, artık telâfisi mümkün olmayan bir noktada olacaktır!. Ki bunun da sonucu ebedî bir hüsrandır!. Ölümötesinde bunu elde etme şansı olmayacaktır!.

ara.jpg (366 bytes)

 

İNSAN, “HİLÂFET” KÖKENLİ ÖZELLİKLERİ NE KADAR TANIR

VE ORTAYA ÇIKARTIRSA, GEREĞİNİ DÜNYADA HİSSEDEBİLİRSE,

DAHA SONRAKİ BOYUTLARDA DA O NİSBETTE SIKINTILI OLAYLARDAN

KENDİNİ KURTARABİLECEKTİR!

Dikkat edin!. Allah, insanı en şerefli varlık olarak yarattım derken gene kadın-erkek ayırımı yapmıyor!. Erkek de en şereflidir; kadın da en şereflidir!. Allah`ın yarattığı en şerefli varlıktaki bu vasfı göremeyen ise, otursun kendi gafletine ağlasın!.

Evet, insan, kapasite olarak, kadın-erkek ayırımı olmaksızın "en şerefli" mahlûk; ve aynı zamanda da yeryüzünde Allah "halife"sidir!. Bu da onun Allah'ın güzel isimlerinin özelliklerinden meydana getirilişinden dolayıdır..

Kendini et-kemikten ibaret kabul edip, ölümle de yok olacağını sanan insansı, elbette ki "Hakikat"ından gelen şerefini ve hilâfetini inkâr etmekte; bunun sonucunda da hiç bir değerin ölçemiyeceği şeyleri yitirmektedir!.

İnsanın, Allah`ın güzel isimlerinin mânâsından yaratılması şu sonucu getirir..

İnsan, yok olmaksızın, sonsuza dek yaşamına devam edecektir!. Değişik boyutlardan ve aşamalardan geçerek!.

İşte bu süreç içinde, insan, kendisindeki Allah`ın bahşi olan "hilafet" kökenli özellikleri ne kadar tanır ve ortaya çıkartırsa; gereğini dünyada yaşarken hissedebilirse; daha sonraki boyutlarda da o nisbette hayatı kolaylaşacak, sıkıntılı olaylardan kendini kurtarabilecektir..

Buna karşın, ne kadar kendi hakikatını bilmekten mahrum yaşarsa, o oranda yaşamı cehenneme dönecek, yanışı belki de hiç son bulmayacaktır!.

ara.jpg (366 bytes)

 

“HİLÂFET”İ YAŞAYABİLMENİN YOLU,

KENDİ “HAKİKAT”İNİ BİLMEK, TANIMAK VE YAŞAMAKTAN GEÇER:

 BUNUN YOLU DA İLİM VE ZİKİRDİR!

İster kadın olsun ister erkek, insan olarak "hilâfet"ini yaşayabilmenin yolu da öncelikle kendi "Hakikat"ını bilmekten, tanımaktan, gereğini yaşamaktan geçer!. Bunu en kolaylaştıran yol da ilim ve ZİKİRDİR!.ilmi değerlendirecek olan beyin, zikirle kapasitesini arttırabilir. Ve o nisbette de "Hakikat"ını farkederek "ALLAH AHLÂKI ile AHLÂKLANIR"..

"ALLAH gibi düşünmek" der Hz.İsa aleyhisselâm. Bununla Allah Rasûlü`nün "Allah ahlâkıyla ahlâklanın" işareti aynı şeydir!. Bu işaretler hep, bizleri bulunduğumuz toplumun şartlanmalarından ve değer yargılarından arınarak, Allah`ın varlığı değerlendirişi gibi değerlendirmeye yönlendirmektedir...

Bütün bunların gerçekleşmesi ise, yalnızca beyin kapasitemizin arttırılması ve bu kapasitenin gerçek ilimle değerlendirilmesiyle mümkün olur..

İlmi değerlendirmenin yolu da insanın yeni öğrenmekte olduğu her şeye önyargısız ve objektif olarak yaklaşmasından geçer!.

KOZAYI delip, dışarıya bakmak!. Yeni düşüncelere açık olmak!.

"DÜN" KOZASINDAN ÇIKABİLMEK!.

ara.jpg (366 bytes)

 

İNSAN, ANCAK DERİN TEFEKKÜR VE MUHAKEME GÜCÜ İLE

"HİLÂFET EMANETİ"NİN HAKKINI VEREBİLİR!

İnsan, Yeryüzünde ‘’Allah’ın halifesi’’ olmak üzere varedilmiştir!.

‘’Biz, emaneti yerlere ve göklere arzettik.

Onlar kabullenemedi. İnsan bu emaneti yüklendi.’’

Âyetinde belirtilen emanet, ‘’hilâfet’’ emanetidir ki, bu emanetin ifa edilmesi, hakkının verilmesi, ‘’derin tefekkür ve muhakeme gücü ‘’ ile ancak yerine gelir

Şayet insan kendi özelliklerinin, ilâhi vasıfların kendisindeki  varlığıyla meydana geldiğini bilmezse; kendisindeki bu derin tefekkür gücünü kullanmazsa, muhakemesini kullanmazsa; yaşamdan örnekleme yönüyle aldığı kesitsel algılama fonksiyonlarını gerektiği gibi değerlendiremezse, varlığın aslını ve orijinini müşahede edemez.

ara.jpg (366 bytes)

 

ANLAYIŞIMIZI ‘’TANRI’’ KELİMESİ İLE SINIRLARSAK,

HİLAFET SIRRINDAN MAHRUM KALIRIZ

“Tanrı” ve “tanrılık” kavramına dayalı din anlayışı bâtıldır!.

“Allah” isminin işaret ettiği anlama dayalı, yürürlükte olan”İSLÂM Dini”dir!.

“Lâ ilâhe illallah” cümlesinin anlamı “tanrı yoktur sadece ALLAH vardır” şeklindedir. Ve iyi bir müslüman olmak için, önce bu farkı çok iyi anlamalıyız!.

Zirâ, “tanrı” kelimesinin anlamı ile sınırlarsak anlayışımızı, “Allah” isminin işaret ettiği mânâdan mahrum kalırız; bu da sonunda, bizi “hilâfet” sırrından mahrum bırakır!.

ara.jpg (366 bytes)

 

ŞİRKTEN ARINMAMIŞ KİŞİ

“HİLÂFET” HAKİKATİNİ HİSSEDİP YAŞAYAMAZ!

 "Nefs`ini arındırmış olan felâh bulmuştur..." ( 91-9)

hükmü, buna açık seçik işaret eder.

Nitekim, bu arınmayı yapmamış olanlar, Kur`ân’daki işaretlerin mânâsını anlayamaz!

İşte bu yüzden de :

"Arınmamış olanlar dokunmasınlar, el sürmesinler" (56-79)

denmiştir.

Şirkten arınmamış kişi; Ötesinde veya ötede bir tanrı düşünen kişi Kur`ân’ı anlayamaz!.içindeki sırrı çözemez!. Dolayısıyla, "Hilâfet" hakikatini hissedip yaşayamaz...

ara.jpg (366 bytes)

“HİLÂFET SIRRI”,

ALLAH’A YAKÎNİN NETİCESİNDE ZUHUR EDER!

Öyle ise biz, önce, tanrı yoktur, tanrılık mefhumu yoktur, sadece Allah vardır, sırrını anlayacağız...

Sonra, Allah`ın ne olduğunu açıklayan "İhlâs" Sûresinin mânâsını anlayacağız. Böylece şirkten arınmış olacağız. Ondan sonra Nefsimizin ne olduğunu, "Nefs"imizin hakikatini anlama yolunda birtakım çalışmalar yapmak sûretiyle "Nefs"imizi tanıyacağız.

"Nefs"imizi tanımamız neticesinde de;

"Nefsine ârif olan Rabbına ârif olur"

Hükmü bizim için meydana gelecek..

Bu meydana gelme birtakım yararlı çalışmalarla,

"Kişi Allah`a öyle yakîn elde eder ki, Allah O`nun görür gözü, işitir kulağı, tutar eli, yürür ayağı olur"

hükmü ortaya çıkacak; gözümüzde gören, kulağımızda işiten, dilimizde söyleyen, elimizde tutan, ayağımızda yürüyenin Allah olduğunu, "Ayn-el Yakîn" ve "Hakk-el Yakîn" yaşayacağız...

İşte bütün bunların neticesinde "Hilâfet sırrı" bizde zuhur etmiş, "Halife" olduğumuzu önce ilm-el yakîn, sonra ayn-el yakîn, sonra da Hakk-el yakîn yaşama lütfuna ve şerefine ermiş bulunacağız...

ara.jpg (366 bytes)

 

GERÇEK HİLÂFET İLE, BUGÜN DÜNYA ÜZERİNDE

BİRTAKIM İNSANLARIN PEŞİNDE KOŞTIĞU HİLÂFETİN

HİÇBİR ALÂKASI YOKTUR!

Bu mânâdaki "HİLÂFET"le, bugün zâhir`de, dünya üzerinde bir takım kişilerin konuştuğu veya peşinde koştuğu politik anlamdaki hükümranlık gayesine mâtuf "hilâfet"in, hiç bir alâkası yoktur!.

"Halife olma" özelliğini hissedip yaşayabilmek için tasavvufta yedi mertebe vardır. Nefsin kendini tanıma mertebeleri olan yedi mertebe...

Ahmed Hulûsi

yazdir

  Tüm Kavramlar Programı

 

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücresiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org