.

kavramlar.jpg (6719 bytes)

 

İKRAH

(ZORLAMA)

DİN’İN UYGULANMASINDA ZORLAMAYA YER YOKTUR”

Basın Konseyi Başkanı ve Hürriyet Başyazarı Sayın Oktay Ekşi 15 Aralık 1995 Cuma Günki yazısında, İslâm Dini’nde zorlama olduğunu aşağıdaki metni kaynak göstererek iddiia ediyor:

Kaynak: Yeni Gündem Gazetesi sayı 43 sayfa 16-17; Yazan, Abdurrahman Dilipak; aynen alıntı, “İslâm çağımıza yanıt verebilir mi” Server Tanilli sayfa 210.

Metin şöyle:

“İslâm’ı, demokrasiyle, liberalizmle, rasyonalizmle açıklayamayız. İslam demokrat değildir, rasyonalist (akılcı) de değildir. İslam’ın kendi değerleri, ölçüleri vardır... Dinde zorlama yoktur, fakat İslam’da vardır. Bir insan bu sözleşmenin altını imzalamışsa (islâmiyeti kabul etmişse) ve bunlara uymuyorsa cezalandırılır... Meselâ başı açık gezemez müslüman kadın, alır cezalandırırsın. Müslüman olduğunu söyleyen kişi oruç yiyemez. Her çocuk 18 yaşına gelince (yani reşit olunca) dinden çıkabilir. Ama bu insan, bu hakkıyla ilgili süre geçtikten sonra dinden çıkarsa öldürülür.”

Bize göre, "İslâm Dini"ni eleştiren Sayın Ekşi ve gerekse diğer yazarların yapagelmekte oldukları en önemli hata, orijinal değer ve hükümleriyle "İslâm Dini"ni bilmemeleri; kulaktan dolma, çevreden gelme lâflara göre hüküm vererek “İslâm böyledir” demeleridir!.

İslâm’ın orijinal Kitabının hükmüne göre “DİNİN UYGULANMASINDA ZORLAMAYA YER YOKTUR”!.. Âyetteki "İKRAH" yani zorlama kelimesi, “FİDDİYN” ifadesiyle bütünleşerek DİNİN UYGULANMASIYLA alâkalı olduğunu vurgulamaktadır!... Bunun, DİNE GİRMESİ için kişiye zorlama yapılmaz, ama girmişse zorlama yapılır, diye çarpıtılması "Din’deki SİSTEMİN" anlaşılamamasından ileri gelir!.

Kur'ân hükmüne göre, hiç kimseye, din içinde, yani kuralları uygulaması amaciyla zorlama yapılamaz!.

Niçin?

"İslâm Dini"ne göre insanlardan istenen ilk husus içtenlikli olmaları, ihlâslı olmaları; yapacaklarını içlerinden geldiği için yapmaları; kesinlikle gösteriş ve riya için bir fiili ortaya koymamalarıdır. "İslâm"ın ilk karşı olduğu şey münafıklık yani ikiyüzlülük, yani içi başka olduğu halde, herhangi bir sebeple dışardan inandığının aksine davranış ortaya koymaktır!. Yani, içi kabul etmediği halde zorlama yüzünden bir kişinin namaz kılıyor veya oruç tutuyor ya da başını örtüyor olması onu imanlı yapmaz; aksine münafık sınıfına sokar!.

Şayet bu kişinin en azından belli bir imanı varsa ve buna karşın da bazı fiillleri ortaya koyamıyorsa; bu kişi en azından imansız degildir!..

Ama biz onu istemediği fiillere zorlarsak, o da zor yüzünden bu fiilleri yapmak zorunda kalırsa; bu defa biz onu münafıklığa itmiş, bunun vebâlini de yüklenmiş oluruz. Yani, az da olsa imanlı bir insanı, imandan çıkartıp münafık durumuna sokmuş oluruz; bunun vebâlinin de altından kalkamayız!.

Bu sebepledir ki, DİNİN UYGULANMASINDA ZORLAMA YOKTUR, Kur'ân hükmünce.. "İslâm Dini"nin sistemini anlayan kimse de başkasını zorlamaz!

"İslâm Dini"ni eleştirenlerin ve "İslâm Dini"ni anlatanların öncelikle şu hususu çok iyi kavramaları gerekir..

"İslâm Dini"nin temel esaslarına göre, -sonrakilerin zanlarına göre koydukları hükümlere göre değil-; Kur`ân ’daki bütün teklifler zorlayıcı olmayıp, kişinin kendi arzusuna bırakılmıştır... Kişi, bunların dilediği kadarını uygular ve karşılığını alır; yapmayıp ihmal ettiklerinin sonucuna da ölümötesi yaşamda katlanmak zorunda kalır!.

Dünya; uygulama alanı, ölümötesi yaşam da yapılanların sonuçlarıyla karşılaşılma ortamıdır!.

"İkrah" yani zorlamanın "İslâm Dini"nde olmayışını; insanları bu konuda zorlamanın kesinlikle Dine uygun bir davranış olmadığını bakın değerli müfessir Elmalılı Hamdi Yazır ünlü tefsiri "Hak Dini Kur`ân Dili"nde nasıl açıklıyor:

"Dinin mevzuu ef`âli ıztırariye (zorlamalı fiiller) değil; ef`âli ihtiyarîyedir (kişinin kendi dileğiyle).. Bunun için ef`âli ihtiyarîden birisi olan ikrah, dinde menhîdir (yasaktır).

Belki âlemde ikrah bulunabilir, amma Dinde, Dinin hükmünde, Dinin dairesinde olmaz veya olmamalıdır. Dinin şanı ikrah etmek değil, belki ikrahtan korumaktır.

Binaenaleyh Dini islâmın bihakkın hâkim olduğu yerde ikrah (zorlama) bulunmaz ve bulunmamalıdır!.. Şu halde Din, ikrah ediniz demez; ikrah meşru ve muteber olmaz!.

İkrah ile vâki olan amelde dinin va`dettiği sevap bulunmaz; rıza ve hüsni niyyet bulunmayınca hiç bir amel ibadet olmaz!.

Ameller niyete göre değerlenir!.. Metalibi diniyyenin hepsi ikrahsız, hüsni niyyet ve rıza ile yapılmalıdır..

İkrah (zorlama) ile itikad mümkün değil; ikrah ile kılınan namaz, namaz değil; oruç keza; hacc keza ilah...

Bundan başka, bir kimsenin diğerine tecavüz edip de herhangi bir işi ikrah ile yaptırması da câiz değildir; hasılı, hükmi islâm altında herkes vazifesini bilihtiyar yapmalı, iKRAHSIZ YAŞAMALIDIR!." (c:1; s:860-861)

İşte bu yüzdendir ki kimsenin kimseye Dini bir kuralı zorla uygulatma görevi ve hakkı yoktur!. Aksine davranışlar, insanlara tahakküm etmek isteyen kişilerin bu arzularına dini âlet etmeleriyle alâkalı olup; bu bakış açısının "İSLAM Dini" ile ilgisi yoktur!.

Bu konuyu daha iyi anlamak için isterseniz olayın temel mantalitesine bir bakalım.. "İslam Dini" ölümötesi yaşamı haber veriyor...

Ya yoksa?... Ya varsa!.

 ara.jpg (366 bytes)

 

GÜÇLÜ TOPLULUKLARIN GÜÇSÜZ

TOPLULUKLARA ZORLA BİRŞEYLER YAPTIRMASI,

ALLAH SİSTEM VE DÜZENİNİ İNKÂR MÂNÂSINA GELİR!

“İslâm Dini”nin açıkladığı “Sistem ve düzen”de zorlamaya yer yoktur!.

Kurân dahi, insana bir takım çalışmaları teklif yollu getirmiştir. “Şunları şunları yaparsanız, hakkınızda hayırlı olur“ denmiştir.

Allah’ın hükmüne, emrine karşı gelebilecek her hangi bir yaratılmış söz konusu değildir.

Buna rağmen, Allah, insanlara emir hüküm yollu “bunu yapacaksın” dememiştir!. “Teklif” yollu talepte bulunmuştur. “Bunu yaparsanız, sizin için hayırlı olur” diyerek!.

Farz diye bildiğimiz ibadetler dahi tekliftir!. Teklif olduğu için de zorlamaya yer yoktur!.

O kişi teklifi kabul eder veya etmez, sonucuna da katlanır!.

Bu yüzdendir ki, dünyanın hangi ülkesinde ve neresinde olursa olsun insanların hiçbir şeye zorlanması doğru değildir, yanlıştır!.

Ayrıca güçlü olanların ya da güçlü toplulukların, güçsüz olana, güçsüz topluluklara zorla birtakım şeyler yaptırması, Allah’ın sistem ve düzenini inkâr mânâsına gelir!.

Bunları çok iyi anlayın lütfen!

ara.jpg (366 bytes)

 

BEŞERİ KANUN YA DA DÜZENLEMELER,

PEK ÇOK TOPLUMDA “SİSTEM” GÖRE DÜZENLENMEDİĞİ İÇİN,

ZORLAMALARI BERABERİNDE GETİRİR

Demokrasi, İslâm Dini’nin sonucu ve gereğidir... Demokrasinin olmadığı yerde İslâm uygulaması yoktur!... İslâm Dini’nin anlaşıldığı toplumlarda ise demokrasi zorunlu olarak ortaya çıkar!...

İslâm Dini, insanlara teklifler getirmiştir, geleceklerine dönük olarak... Kişiler bunu isterlerse, içlerinden gelirse, uygular ve karşılığını alır; istemezlerse de uygulamaz ve sonuçlarına katlanırlar!...

Saltanatla veya diktatörlükle idare olan yerlerde İslâm uygulanmıyor demektir!..

İslâm etiketinin, demokrasi olmayan rejimlere etiketlenmesi, onları İslâm uygulamalı rejimler yapmaz!...

Cumhuriyet idaresi, demokrasi değildir.

Sovyet Cumhuriyeti veya İran İslâm Cumhuriyeti’dir. Bunlarda demokrasi olmadığı için, “İslâm” Dini gereği rejim yoktur,demektir ; adı “İslâm” bile olsa!...

İslâm, demokrasinin olmadığı rejimlerde yaşanmıyor, demektir.

Nasıl tanrıya "Allah" etiketi yapıştırmak; kişiyi "ALLAH Adıyla İşâret Edilen’e inanıyor gibi yaşatmıyorsa; ve o kişi bu yüzden Cehennem’den çıkamıyorsa!.

Demokrasi, İslâm’ın gereği ve sonucudur; çünkü zaten herkes kendi fıtratının gereğini yaşayacaktır; dış zorlama ile bunu değiştirmek mümkün değildir!...

Ayrıca dinsel baskı ve zorlama kişiyi riyâkâr yapacaktır, Allah’a veya kendini yönetenlere karşı!... Münâfık olacaktır bu durumda!.

Bu da neticede saatli bombaların oluşmasından başka bir şeye yol açmaz!..

Öyle ise, öncelikle, insanların, fıtrî varoluşları gereği, demokratik bir yaşam içinde, her türlü zorlamadan uzak, kendi kabiliyet ve istidatlarının gereğini yaşamalarına saygılı olmasını öğrenmek, insan olmanın ilk şartıdır!...

"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz"

 ile

"zarar vereni öldürün"

şeklindeki Rasûlullah açıklamalarını iyi değerlendirmek gerekir...

Akrepten söz edip öldürebilir miyiz dendiğinde bu söylenmiştir, hatırladığım kadarıyla...

Yani, bir başkasının yaşamına zarar veren, veremez hale getirilir; demektir bu!...

Öyle ise, İslâm Dini’ne göre, yâni Sistem, uygulamada insanların başkalarına zarar vermedikleri sürece dilediklerini yapabilmesi esasına göre düzenlenmelidir!.. Bu olmadan, insan yaptığından mesûl tutulamaz ve mükâfaat da alamaz!...

Herkes, kendi fıtratı doğrultusunda yaşayacak ve yaşadıklarının sonucuna da ulaşacaktır!...

Beşeri kanun ya da düzenlemeler, pek çok toplumda, “sisteme” göre düzenlenmediği için, zorlamaları beraberinde getirir ki, bu da ya bireysel çıkarlara dayanır, ya da şartlanmışlığa!...

İnsan bunları aşabildiği ölçüde kendi hakikatına yönelebilir...

Ve sistemli düşünce sonucu çelişkilerinin kalktığı nispette dinginleşir!...

Acaba ne demek istediğim açıklık kazandı mı?...

Peki şimdi çelişkisiz düşünmeyi nasıl elde edeceğiz?... Bunun yolu ne olmalı?... Bu konuda fikirleriniz nedir arkadaşlar?...

yazdir

 

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücretsiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org