kavramlar.jpg (6719 bytes)

 

MADDE

Kara

 VE MADDE ÖTESİ

MADDE

“Madde” , direkt olarak, “nûr”un çok daha yoğunlaşmasıyla meydana gelmiştir!

Her boyut, kendi yapısının varlıklarına veya algılayıcılarına göre “madde”dir!

Tıpkı rüya içinde yaşarken, rüyada geçen olay ve yapıların bize “madde”ymişcesine gelmesi gibi!

ara.jpg (366 bytes)

 

MADDE ÂLEMİ

Beş duyu dediğimiz kesit tesbiti yapan araçlarımızın kapasitesi dışında kalanları algılayamayan beyin, bunların tümünü "GAYB" olarak nitelendirir... Beş duyu aracılığıyla ile değerlendirilebilenlerin adı ise Din dilinde "şehadet" âlemidir... Ki bu bizim madde âlemi (boyutu) dediğimiz kısımdır...

ara.jpg (366 bytes)

 

MADDEYİ OLUŞTURAN,

EVRENSEL ORİJİNDİR!

Ölümötesi yaşam gerçeği; bilincin, maddeötesi yapısından kaynaklanan ve her boyutta, terkipsel yapısına göre sonsuz devam eden orijinalitesinden kaynaklanmaktadır... Zira, bilinç, maddeden değil, maddeyi oluşturan Evrensel Orijinden kaynaklanmaktadır.. Evrensel, kuantsal orijinli bilincin, madde boyutundan bedende, beyinde ulaştığı form ve kapasitenin, maddenin tükenişiyle birlikte, yeniden bir alt -ya da bir üst- boyutta ışınsal yapısıyla yaşamına devam etmesi kaçınılmaz bir son, ya da devamdır...

ara.jpg (366 bytes)

 

ÂLEMLERDE MEVCUT OLAN ŞEYLER, HAKİKATİ VE ASLI İTİBARİYLE,

 SADECE VE SADECE MÂNÂLARDIR; İLÂHİ İSİMLERDİR!

. Televizyona bakıyoruz, ekranda çeşitli insanlar veya çeşitli nesneler göroyuruz. Ekranda gördüğümüz şeyler gerçek midir, değil midir?.. Ekranda gördüğümüz şeyler görünüşü itibariyle gerçektir, aslında öyle bir şey o anda ekranın üstünde var mı, yok; görüntü var ve o görüntü, bir başka görüntünün buraya ulaşmasıdır! Yerinde mevcut!..İşin o tarafını bırakalım, gördüğümüz üzerine gidelim…

Şimdi bizim görüyorum, hükmünü verdiğimiz, görüyoruz, dediğimiz şey, gözün aldığı ışıkları göz sinirleri dediğimiz sinirler vasıtasıyla beyne ulaştırmasıdır. Beyne görüntü ulaşmaz. Beyne bir elektrik mesajı bir bioelektrik impuls ulaşır. Beyin bu mesajı çözer ve mânâsını ya anlayabilir ki; gördüğünü anlayabilmesi için daha evvel kendisinde o konuda bir bilgi olması gerekir. Aksi takdirde mânâsını anlayamaz. Bir görüntü var der, fakat görüntünün mânâsını anlayamaz.

İşte beyinde oluşan ve neticede dolayısıyla Ruha da yansıyan mânâdır. Bilfiil görüntü değildir!.. Dolayısıyla, bir şey değildir!..

Temelde, 5 duyuya göre madde var kabul edilir ise de, aslında madde 5 duyuya yani kesitsel algılama araçlarının kapasitesine göre vardır. Dar bir değerlendirme skalasına göre, madde vardır!

Eğer geniş açıdan bakarsak, geniş bir skala ile bakarsak, geniş bir değerlendirme mekanizmasıyla bakarsak, "madde" diye bir şey yoktur.

Sen, bugün, gözünün kesitsel kapasitesi dolayısıyla evleri, binaları, dağları v.s. görüyorsun. Eğer bundan çok daha hassas bir göze sahip olsaydın, o zaman uzaydaki yıldızları seyrettiğin, aralarındaki boşlukları gördüğün gibi; bu defa atomları görecektin, içindeki boşluklarını görecektin; ve senin hissiyatını da o gördüklerin etkileyecekti!.. Ve o gördüklerine göre hüküm verip, değerlendirme yapmak durumuna gidecektin!..

Öyleyse, âlemlerde mevcut olan şeyler, hakîkatı ve aslı itibariyle sadece ve sadece manâlardır!.. Çeşitli ilâhî isimlerin mânâlarıdır!..

Bu mânâların değişik terkipler almasının sonucunda oluşmuş olan dar skalalar, yani maddesel görüntüyü meydana getiren görüntü araçları, ancak ve ancak "İnsan" adıyla anılan varlığın, kendi aslını ve hakikatını anlamasına ve hakiki varlığın özelliklerini seyretmesine vesile olması amacıyla yaratılmış örnekleme nesnelerdir.

Yani, gördüğünü değerlendir ve gördüğüne nispetle daha neler olabileceğini düşün, tefekkür et ve buradan da kendini tanıma yoluna git denmektedir!..

ara.jpg (366 bytes)

 

“MADDE” DİYE İSİMLENDİRDİĞİMİZ HERŞEY,

DEĞİŞİK FREKANSTAKİ IŞINSAL YAPIDAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR!

"Madde"miz, beşduyu verilerine göre mevcut olan bir katman olduğuna göre; algılama araçları değiştikçe "maddeler"de değişeceğine göre; bu hükmü veren bilinç, kesinlikle anlaşılır ki madde değildir!...

Bilinç, madde olmadığına göre; "Evrensel Öz"den meydana gelmiş, "Evrensel Öz"le mevcut, ancak yapısını henüz değerlendiremediğimiz, meçhul frekanslı dalgaboyudur!..

Ve bu gerçeğe göre biz, Evrendeki, göz boyutuna göre, milyarlarca galaksiden bir galakside, yüzmilyarlarca yıldızdan birinin bir uydusunda yaşamakta olan, milyarca bedenden bir et-kemik beden değil; varlığını "Evrensel Öz"den alan, ve "O" öz ile varolan bir bilinç titreşimiyiz!.

Beşduyu sınırlamaları dolayısıyla, "madde" diye isimlendirdiğimiz her şey dahi, değişik frekanslardaki ışınsal yapıdan başka bir şey değildir!...

ara.jpg (366 bytes)

 

MADDE; KESİTSEL ALGILAMA ARAÇLARINA GÖRE VARDIR:

GERÇEKTE İSE EVREN BİR DALGALAR TİTREŞİM BÜTÜNÜDÜR!

Gerçekte evrende sayısız boyutta sonsuz mânâlar ve dolayısıyla varlıklar mevcutsa da; bunların her biri, kendi boyutundaki kendini değerlendirebilecek varlık türleriyle farkedilmektedir.

Yani, madde boyutunun varlığını algılayacak bir beş duyu meydana getirildikten sonra madde boyutu değerlendirilir!. Veya, ışınsal boyutu değerlendirebilecek, ışınsal değerlendiriciler oluştuktan sonra, o dalgalar değerlendirilir. O dalga boylarına uygun yapıdaki varlıkların varlığı ile onlardaki mânâlar ortaya çıkar.

Biz, gözümüzü bu bedende açıp, bu bedenin algılama kapasitesi sınırları içinde yaşam verilerini elde etmemiz yüzünden, doğal bir biçimde, kendimizi bu beden kabullenmekteyiz...

Dolayısıyla da gözün görme sınırları içindekilere "var", gözün görme sınırları dışında kalanlara da, "yok" diyoruz...

Kezâ, kulak veya diğer algılayıcı organların kapasiteleri için de böyle...

Oysa varlık, gerçekte, bölünmez, parçalanmaz, tek bir tümel yapıdır!.

Eğer beş duyu verilerini sadece varlık kesitinden alınmış örnekler olarak kabul edip, ilim gözü ile, basiret gözü ile mevcudata bakarsak, bırakın daha derinlere inmeyi, atom boyutunda bile atomik bir bütünlük olarak karşımıza çıkar.

Çünkü, sizin vücudunuz atomlardan meydana gelmiştir. İçinde soluduğunuz hava atomlardan meydana gelmiştir. Dolayısıyla, bütün bu atomlardan ibaret olan, içinde yaşadığımız ortam, tek bir homojen kütledir.

Yani, varlık daha atom boyutunda, tümel tekil yapıya döner!.

Kaldı ki, atom boyutu dahi, bizim beş duyuya dayalı ilim verilerine göre verdiğimiz bir hükümdür.

Eğer bu boyutun da altına doğru ilmimizle ilerlersek, o zaman görürüz ki bütün kâinat, eni boyu, şekli, ağırlığı, mekânı, varlığı olmayan sonsuz sınırsız, Tek bir yapıdır.

İşte bunu idrâk edebilirsek anlarız ki, ben, sen, o, biz. siz, onlar, bunlar, şunlar yok!. Tek bir varlık var. Yalnızca, "Ahad olan Allah"!.

Bunu da müşahede ettikten sonra, eğer düşünmeye devam edersek, o zaman da şunu görürüz;

Ahad olan Allah, kendisine ait sayısız mânâları dilediği şekilde seyr için, esmâ terkiplerinden oluşan sayısız formüllü mânâ kesitlerini algılayıcı varlıklar meydana getirmiş; ve o varlıklarda da algıladıkları nesnelere uygun mânâları oluşturmuştur.

Kâinatta var olan ana yapı, kendisini algılayan algılama aracının kapasitesine göre, özel bir kesitsel yapı olarak algılanır.

Gerçekte ise varolan sadece ve yalnızca Allah`ın vechidir!.

Yani, basit bir ifade ile söyleyelim...

Senin gözüne göre "var" olan, başka sınırlar içinde algılama kapasitesine sahip olan bir göze göre "yok"tur!.

İşte bunu anlayıp, hissedip, idrâk edip yaşayabilirsek o zaman ortaya şu çıkar:

"Var" olan, "BÂKÎ" yalnızca "Allah" olduğuna göre, "sen" hiçbir zaman var olmamışsın!. Hep var olan, O idi!. O`dur!. O, olacaktır!.

Maddenin var olmadığını, evrenin bir dalgalar titreşim bütünü olduğunu; daha açık bir ifadeyle, maddenin, kesitsel algılama araçlarına göre var olduğunu; her boyutun kendine has yapısının, o yapıyı algılayan araçlara göre madde kabul edildiğini anlatmaya çalıştık...

ara.jpg (366 bytes)

 

GÖZ VERİ SINIRLARI İÇERİSİNDE KALAN HERŞEY,

TERKİPSEL  KATMANLARDIR!

Bilimsel veriler gösteriyor ki, makrokozmos denilen kozmolojik sistemlerden, mikrokozmos denilen müonlara - kuantlara kadar -yardımcı araçlarla da olsa - göz veri sınırları içerisinde kalan herşey, birbirini meydana getiren terkipsel katmanlardır..

ara.jpg (366 bytes)

 

HER TERKİPSEL YAPININ

KENDİNE ÖZGÜ BİLİNCİ VE DEĞERLERİ MEVCUTTUR!

Şunu artık kesin olarak bilmeli ve idrak etmeliyiz ki;  kuantsal yapı boyutundan, “madde” adını taktığımız “beşduyu boyutu”na, ve daha "ÜSTMADDE" boyutuna kadar, her terkipsel yapının, kendine özgü bilinci ve değerleri mevcuttur!...

Biz, bu gerçeği idrak ettiğimiz ve üzerinde araştırmalarımızı sürdürdüğümüz ölçüde, bu bilinç birimleriyle iletişim kurma imkânına sahip olabiliriz. Dar görüşlülüğün ifadesi olan inkâr ise, evrende kör bir bilinç olarak yaşamaktan başka bir şey kazandırmaz.

ara.jpg (366 bytes)

 

MADDE VE MADDE ÖTESİ,

GERÇEKTE TEK BİR TÜMEL YAPININ GÖRESEL KATMANLARIDIR

Eski asırlarda, eski asırları günümüzde seslendirenlerde, çağdaş bilgiler olmadığı için gereksiz tartışmalarla uğraşılmıştır... Ölümden sonraki beden, yani kıyamette(haşr) tüm insanların toplu olarak bir arada bulunacakları safhadaki beden, ya da daha sonraki aşamada yaşanacak hayat, bedenli mi bedensiz mi; “ruh”la mı, “ruh” artı “madde beden”li mi; gibi çağımız bilimi ışığında hiç bir anlamı olmayan tartışmalar!...

Helikopterin seyahat aracı olduğu ortamda; kağnı arabasının tekerleğinin ceviz mi, gürgen mi; ya da altı ortalı mı, sekiz ortalı mı olmasının tartışılması gibi!... Ya da quartz teknolojisi kullanılırken, kum saatinin fazilet ve faydalarından söz etmek gibi...

Madde ve maddeötesinin gerçekte, tek bir tümel yapının göresel katmanları olduğunu farkedip kavrayan bir kişi için, bunlardan daha anlamsız soru olamaz!...

Bugünkü algılama aracımıza göre, şu içinde bulunduğumuz katman "madde"dir!... Bu bedenden ayrılıp ışınsal bedene geçtiğimiz anda da, o beden yapımıza GÖRE, o katman "madde olarak algılanacak"tır!...

Durum eğer iyice kavranılırsa, farkedilecektir ki, biz sonsuza dek, nitelikleri birbirinden farklı da olsa, her an "madde" âlemleri içinde yaşamımızı sürdüreceğiz...

Bu göresel "madde" alemlerine (boyutlarına) ne isim verilirse verilsin!...

ara.jpg (366 bytes)

 

HER BOYUT VARLIĞININ KENDİ KATMANI,

ONUN KENDİ ÖZEL “MADDE ÂLEMİ”Nİ OLUŞTURMAKTADIR!

 Madde âlemi, beş duyu verileriyle kayıtlanmış beynin "varsayım" dünyasıdır... Çünkü gerçekte evren tümüyle bir ışınsal yapıdır ki; her dalgaboyu kesitinden, farklı boyutlar yani âlemler oluşmuş bulunmaktadır...

Farklı dalgaboylarından oluşmuş katmanlardaki varlıkların her bir türüne göre de içinde bulundukları âlem(boyut) kendi “MADDE” âlemleridir...

Yani "madde âlemi" diye gerçek ve mutlak tek bir "madde âlemi" olmayıp; her boyut varlığının kendi katmanı, onun kendi özel "madde âlemini" oluşturmaktadır...

Bu itibarla, "ölümötesi" yaşama geçenler dahi, bir tür "madde âlemi" içinde yaşamaktadırlar... Kezâ, "cehennem" ya da "cennetler"; ya da şu an için “cinlerin” kendi boyutları dahi, onların algılamalarını sağlayan duyu araçlarına GÖRE "madde âlemi”dir...

İnsanın bir düşünsel yapısı vardır; bir de bedeni... Düşünsel yanı olan “bilinç” ya da “şuur” hiç bir zaman “bedensiz” kalmaz!... Bu beden, biyolojik-fiziksel beden olabilir; ya da “RUH” adı verilmiş bulunan hologromik ışınsal beden olabilir....

Netice itibariyle, insan, sonsuza dek, bir bedenle-bilincin bütünü olarak yaşamına devam eder.

ara.jpg (366 bytes)

 

TERKİPSEL KATMANLARIN HER BİRİ

KENDİ KATMAN ALGILAYICISINA GÖRE  “MADDE”,

BAŞKA ALGILAYICILARA GÖRE İSE “MADDEÖTESİ”DİR!’

ara.jpg (366 bytes)Bilimsel veriler gösteriyor ki, makrokozmos denilen kozmolojik sistemlerden, mikrokozmos denilen müonlara - kuantlara kadar -yardımcı araçlarla da olsa - göz veri sınırları içersinde kalan herşey, birbirini meydana getiren terkipsel katmanlardır..

Oysa bu katmanların her biri, kendi katman algılayıcısına GÖRE maddedir!.. Yani, “madde” ve “maddeötesi” kavramı tamamıyla algılayıcısının kapasitesine GÖRE değişen, "GÖRESEL KAVRAM"dır!..

Bizim algılama araçlarımızın iki puan üstündeki algılama araçlarına sahip birimler için, bizim dünyamız ve yapımız, maddeötesi iken; bizim iki puan altımızdaki algılama araçlarına sahip bir başka türe göre, yaşadığımız ortam, mevcut bile değildir!...

Bir hücre ya da bir bakteri, bilinci itibariyle, bizim varlığımızdan bile haberdar değilken; önümüzde böyle bir örnek mevcutken; biz nasıl olur da, içinde yaşadığımız ortamda, bizden başka canlı-bilinçli varlıkların mevcut olmadığını iddia edebiliriz?...

Algılayabildiğimiz kadarıyla, ister dalgasal birikim, ister kuantsal yapı olarak ele alalım, gerçekçi düşünce bizi, sayısız canlı-bilinçli birimler ve birikimler evreninde yaşadığımız sonucuna götürmektedir...

Ancak ne var ki, biz, kendimizi henüz l9. yüzyılın, gelişmemişlikten kabullenilen madde ve maddecilik şartlanmasından arındıramadığımız ve çağdaş düşünce sistemi içinde yer alamadığımız için; Evrene ait gerçekler ve değerler boyutuna sıçrama yapamıyor, her şeyi dar madde sınırları içerisinde çözümleyip, değerlendirmeye çalışıyoruz.

ara.jpg (366 bytes)

İnsanın, asla evrenden söz edemeyeceğini; "Evren" ismi altında anlatılmak istenen şeyin, ancak ve sadece kesitsel algılama araçları beş duyuya dayanan "insanın evreni" olduğunu anlatmıştık...

Daha sonra da, "madde" diye bir şeyin gerçekte var olmadığını; "madde" tespitini dahi beş duyuya dayanan algılama araçlarının yaptığını; başka algılama araçlarının da başka "madde"ler tespiti yapabileceğini açıklamaya çalışmış; ve her algılama aracına GÖRE değişen sayısız "madde" alemleri vardır; ki onlar, bize göre, hep "madde ötesi" âlemlerdir, demiştik..

ara.jpg (366 bytes)

 

FOTONLARIN BELİRLİ BİR ORANDA VE DÜZENDE BİLEŞİMİ,

MADDEÖTESİ BOYUTTA,İNSAN VE CİN DEDİĞİMİZ VARLIKLARIN

ASIL YAPISINI MEYDANA GETİRİR!

     Foton adını verdiğimiz ışıklı zerreciklerin belirli bir oranda ve düzende bileşimi, bu maddeötesi boyutta  (âlemde), "İNSAN", "CİN" dediğimiz varlıkların asıl yapısını meydana getirirken; bu bileşimin belirli ölçülerde "yoğunlaşması" da, saydığımız yaratıkların katlarını veya başka bir tâbirle büründükleri nesneleri meydana getirmektedir, insanın ve cinnin perisperisi gibi; kezâ bu bileşimin, öyle bir özelliği daha mevcut bulunmaktadır ki, o da kısmi "bilinç" sahibi olarak nitelendirdiğimiz fotonların, bu yapıdaki bileşiminin en bâriz şekilde "insan"da gördüğümüz ve bildiğimiz mânâdaki "BİLİNC"i meydana getirmesidir.

ara.jpg (366 bytes)

 

GERÇEKTE MADDE YOKTUR; ALGILAMA VARDIR!

Şu anda dünyada yaşıyoruz. Ölüm denen olayla birlikte dünya gözden kayboluyor. Sanki, dünya hiç var olmamış gibi!.

Nasıl ki uykudan uyanan bir insan, rüyasında gördüklerini bir süre hatırlar, bilâhare o rüya silinir, gider. Yani, rüyanın ortamı ve yaşamı silinir hâfızadan!. Aynı şekilde, ölümü tadan kişinin de hâfızasından dünya ve içindekiler kaybolup gider ve o, “kabir âlemi” denen, âlemde yaşamaya başlar.

Bu âlemde yaşam devam ederken, belli bir süre sonra ana kıyâmet meydana gelir. Büyük kıyâmetle birlikte dünyanın manyetik alanı ortadan kalkar; yer yüzünde yaşamış olan bütün insanlar tek bir plâtformda bir arada toplanmış olurlar. Cehennem her bir taraftan, alttan, üstten, sağdan, soldan, her bir yandan bu plâtformu kuşatmış vaziyette!.

İnsanların bu plâtformdan kaçmaları, Cehennemin içinden geçerek kaçıp kurtulma şansları var.

Ve herkes kendi inancına göre dünyada kazandığı ilmine göre, dünyada kazandığı belli güçlere göre oluşacak şartlarda bu cehennem ortamının içinden geçip, dışarı çıkmaya çabalayacak.

Bu süreçlerde hep, zaman kavramı işliyor. Şu anda Dünya’da bu biyolojik madde bedenle yaşıyoruz. Ölüm dediğimiz olayla birlikte biyolojik bedenimiz kullanılmaz hâle gelecek, beynimizin ürettiği, aynen bu beden şeklinde olan ruh bedenle kalınacak!.

Kabir hayatında, bu bedenin son hâli olan şekildeki ruh beden ile yaşantımızı devam ettireceğiz.

Mahşer denen plâtformda da, gene bu bedene taallûk eden, bu beden görünümündeki ruh bedenimizle yaşamımız devam edecek.

Fakat, cehennem boyutuna girdiğimiz andan itibaren bedenimiz o ortama göre daha değişik bir şekil alacak, ancak gene ruh beden olarak...

Burada anlaşılmayan ve sorulan şu:

-Madde beden olmazsa beden azap çekmez!.?.

Bilimsellikten haberi olmayıp, çağlar öncesinin maddeci anlayışıdır bu; ve de onun bu sorusu!.

Gerçekte madde yoktur!. Algılama vardır.

Algılama da bulunduğu boyutu “madde” diye değerlendirir; hangi boyutu algılarsa algılasın!.

ara.jpg (366 bytes)

 

MADDE ŞARTLANMASINDAN ARINAMADIĞIMIZ SÜRECE

EVRENSEL GERÇEKLER VE DEĞERLER BOYUTUNA SIÇRAMA YAPAMAYIZ!

Bundan birkaç onyıl öncesine kadar, bilim dünyası ilkel maddecilik görüşüyle bağımlı bir halde idi. Madde asıldır, ötesinde hiçbir şey yoktur; maddeötesi yaşama sözkonusu olamaz, denirken. Günümüz bilim dünyasında “maddecilik” son derece ilkel ve demode bir görüş hâlini aldı!

Evren, tümüyle ışınsal yapı kaynaklarıdır da, biz madde âleminde mi yaşıyoruz?!

Bu konuda en önemli soru ve anlaşılması en önemli cevap budur. Soruyu biraz daha açalım;

Evrende, madde âlemimiz ve madde olmayan âlemleri mi var?. Canlılar sadece madde âleminde mi var?.

Eldeki son bilimsel veriler gösteriyor ki, makrokozmoz denilen tüm kozmolojik sistemlerden, mikrokozmoz denilen müonlara-kuarklara kadar-yardımcı araçlarla da olsa – göz veri sınırları içinde kalan her şey, birbirini meydana getiren terkipsel katmanlardır. Oysa, bu katmanların her biri kendi katman algılayıcısına GÖRE MADDEDİR!

Yâni, madde ve maddeötesi kavramları tamamiyle algılayıcının kapasitesine göre, değişen GÖRESEL KAVRAMLARDIR.

Bizim algılama araçlarımızın iki puan üstündeki algılama araçlarına sahip birimler için, bizim dünyamız ve yapımız MADDEÖTESİ iken; bizim iki puan altımızdaki algılama araçlarına sahip başka bir türe göre içinde yaşadığımız, BİZİM MADDE ORTAMIMIZ, mevcut bile değildir ve ona göre biz, MADDEÖTESİ âlemde yaşamakta oluruz!

Bir hücre, ya da bir bakteri, bilinci itibariyle, bizim varlığımızdan bile haberdar değilken; önümüzde böyle bir örnek mevcut iken; biz nasıl olur da, içinde yaşadığımız ortamda, bizden başka canlı – bilinçli varlıkların mevcut olmadığını iddia edebiliriz..?

Madde dünyamızın ötesinde, ÜSTMADDE katmanlarının varlığını reddeder ve bu katman varlıklarının olmadığını nasıl iddia edebiliriz?

Algılayabildiğimiz kadarıyla, ister dalgasal birikim, ister kuantsal orijinli yapı olarak ele alalım, gerçekçi düşünce bizi, sayısız canlı bilinçli birimler ve birikimler evreninde yaşadığımız sonucuna götürmektedir.

Ancak ne var ki, biz kendimizi, henüz 19. Yüzyılın ilkel madde ve maddecilik anlayışının şartlanmasından arındıramadığımız için; evrensel gerçekler ve değerler boyutuna sıçrama yapamıyor, her şeyi, algıladığımız madde sınırları içerisinde çözümleyip, değerlendirmeye çabalıyoruz.

Şunu artık kesin olarak bilmeliyiz ki, kuantsal yapı boyutundan, madde adını taktığımız beş duyu boyutuna ve galaktik ölçülere kadar, her terkipsel yapının, kendine özgü bilinci ve değerleri mevcuttur. Biz bu, gerçeği idrâk ettiğimiz ve üzerinde araştırmalarımızı yoğunlaştırdığımız ölçüde, bu bilinç birimleriyle iletişim kurma imkânına sahip olabiliriz. Dar görüşlülüğün ifadesi olan inkâr ise, evrende kör bilinç olarak yaşamaktan başka bir şey kazandırmaz.

Öyle ise elbette ki, insan boyutu dışında, hangi isimle isimlendirilmiş olursa olsun, başka varlıklar da kesinlikle mevcuttur.

ara.jpg (366 bytes)

 

MADDE ÖTESİNE GEÇMEYİ BAŞARANLAR

Maddeötesine geçmeyi başaranlar, maddeyi kapsamlarına alırlar.

ara.jpg (366 bytes)

 

YÖNELİŞİNİZ MADDE ÖTESİNE OLSUN!

Madde kaydı, hayatınızın her anında sizi zillete çekmektedir; farkında mısınız?.

Öyle ise, yönelişiniz madde ötesine olsun!.

Ahmed Hulûsi

yazdir

Word olarak yükle

 

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücretsiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org