kavramlar.jpg (6719 bytes)

 

RUBÛBİYET

  • Terbiyenin oluşması...

  • ”İlâhi isimler” diye bildiğimiz Esmâ-ül Hüsnâ’nın, hükümlerini âşikâre çıkartma özelliği...

  • “ALLAH” ismiyle işaret edilen’in “Esmâ-ül hüsnâ” diye tanımlanan bir kısım özellikleri...

  • Vâhid’in ef’âl ‘i meydana getirecek isimlerle ef’âl ‘i oluşturması...

 

“ALLAH” ismiyle işaret edilen’in “Esmâ-ül hüsnâ” diye tanımlanan bir kısım özellikleri, onun “RUBÛBİYET”ini oluşturur!

Vâhid’in, zâtî sıfatları yollu kendini seyri “Rahmâniyet”; ef’âl ‘i meydana getirecek isimleri yollu seyri “Melîkiyyet”; o isimlerle ef’âl ‘i oluşturması ise “Rubûbiyet”tir!

ara.jpg (366 bytes)

 

RUBÛBİYET MERTEBESİ

  • Allah'ın isimlerinin mânâlarının müşahede edildiği mertebe...

  • Esmâ mertebesi...

 

 

RAB HÜKMÜNÜ NEREDE İCRA EDER?

(ESMA MERTEBESİ)

Allah'ın isimlerinin mânâlarının müşahede edildiği mertebe rubûbiyet mertebesidir ve bu mânâların neticelerinin ef'âl âleminde ortaya çıkışını sağlamakta olan da” Rab”dır!

Rubûbiyet mertebesi neresidir?

Nerede, Rab hükmünü icra eder?

“Şehâdet âlemi” dendiği zaman, bazılarının anladığı gibi, biz sadece “madde âlemi”ni anlamayız! “Melekût âlemi” denen melekler âlemi de gene bu ef'âl âlemi içine girer. Yani Esmâ âlemi dışında kalan âlem, ef'âl âlemidir!

Bu şehâdet âlemine, “ruhlar âlemi” denilen âlem, “melekler âlemi” denilen âlem, “cinler âlemi” denilen âlem girer; hepsi de ef'âl âlemi hükmündedir!

Ef'âl âlemi içinde mevcut bulunan varlıkların hepsinin, Rabbı Allah'tır!

Kısacası “Âlemlerin Rabbi”, “Allah İsmiyle İşaret Edilen”dir!

Allah, Rabbül âlemindir! Bütün âlemleri meydana getiren, yöneten, bütün âleme tasarruf eden, bütün bu varlıkların varlığını meydana getiren "Rab"dır. Rubûbiyet mertebesidir!

Buradaki "Rab"lık kavramı. "Rab"lıkla kasıt nedir?

 "Rab"lığı meydana getiren, "Rab"lık mefhumunu meydana getiren şey, esmâ mertebesidir; yâni “Rubûbiyet mertebesi” dediğimiz mertebe, Esmâ mertebesidir.

“İlâhî isimler” diye bilinen, Esmâ-ül Hüsnâ diye bilinen isimlerin müsemması, Rubûbiyet mertebesidir.

ara.jpg (366 bytes)

 

RUBUBİYET MERTEBESİNDEN KASIT, “NEFS”TİR.

HER VARLIK ÜZERİNE HÜKÜM İCRA EDEN, “NEFS”TİR!

Bütün âlemler, ilâhî isimlerin mânâlarının âşikâre çıkışından başka bir şey değildir; ve âlemlerde, ilâhî isimlerin mânâlarından başka bir şey yoktur.

Ancak bu âşikâre çıkış, bütün isimlerin mânâlarının bir terkib hükmüyle âşikâre çıkışıdır.

Fiiller mertebesinde, mânâlar mertebesinin âşikâre çıkışı, terkibiyet hükmüyledir. Burayı iyi anlamak lâzım.

İsimler mertebesi dediğimiz mertebede, bütün isimler tüm hâldedir. Bir bütün halindedir! Yani, isimler arasında bir tefrik yoktur. Esmâ mertebesinde, târif sadedinde, varlık "tek"dir denir. Bütün mânâlar kendinde mündemiç olan tek bir varlık! Bu tek bir varlıkta, bütün mânâlar, tek bir mânâ halinde mevcuttur.

Bu mânâlar âşikâre çıktığı zaman, çıkış şekline göre terkipler hükmüyle ortaya çıkar! İşte bu terkibler hükmüyle âşikâre çıkışı da çokluk kavramını meydana getirir! Çokluğu meydana getirir ama kesretin aslı vahdettir! Yani, çokluğu meydana getiren isimler ayrı ayrı isimler olmasına rağmen, aynı varlığın isimleri olması hasebiyle aynı, tek bir varlıktır.

Şimdi burada bir misâl verelim. Meselâ bir kişiyi ele alalım; bu kişide çeşitli vasıflar var, diyoruz. Cömertlik, zekâ, korkaklık, asâbiyet v.s. Bu ayrı isimlerle kastettiğimiz vasıflar hep aynı kişiye ait mânâlar değil mi? Bu mânâların çokluğu o kişinin çokluğuna mı delâlet eder? Hayır, bilâkis tekliğine delâlet eder; aynı kişinin değişik yönleridir! Kendinde mevcut bulunan değişik mânâlarıdır!

Bunun gibi, isimler, değişik isimler olmasına rağmen, tek bir mânâ ve tek bir varlıktır!

İşte “esmâ mertebesi” dediğimiz mertebede, bu isimlerin mânâları tek bir mânâ olarak mevcuttur!

Ef'âl mertebesi” dediğimiz mertebede; -ki bu mertebeye dediğimiz gibi melek, cin, insan ve diğer bütün mahlûkat girer-, varlıklar bu isimlerin, yani bu mânâların değişik ölçülerle biraraya gelişiyle ortaya çıkar.

Meselâ insan dediğimiz varlıkta, bu 99 ismin mânâsını çeşitli zamanlarda çeşitli ölçülerde görebiliriz. Bir hayvan dediğimizde 99 ismin mânâsını değil de 70 ismin mânâsını veya bir maden dediğimizde 30 ismin mânâsını görebiliriz.

Fakat her insanın, bir diğerinden farklı olması, her birinin terkibinin, değişik isimlerin, değişik ağırlıklarla ortaya çıkmasından dolayıdır.işte bu isimler, bu mânâlar o kişinin Rabbıdır ve bu mânâların Allah'a ait olması hasebiyle de o kişinin Rabbı Allah'tır!

Allah'ın isimlerinin mânâlarının müşahede edildiği mertebe “Rubûbiyet Mertebesi”dir ve bu mânâların neticelerinin ef'âl âleminde ortaya çıkışını sağlamakta olan da Rab’dır!

Rubûbiyet mertebesinden kasıt, “nefs” olduğuna göre her varlık üzerinde tasarruf hükmü, hüküm icra eden “nefs”tir.

Ama “nefs”, her birimde, bürünmüş olduğu ya huylar istikametinde o fiili meydana getirir, ya şartlanmalar doğrultusunda meydana getirir ya bedenin istek ve arzuları istikametinde meydana getirir..

Neticede, her beden üzerinde, insan olsun hayvan olsun, ne olursa olsun, hükmünü icra eden , “nefs”`tir! “Nefs” mertebesidir...

ara.jpg (366 bytes)

 

NEFS, RUBÛBİYET NURUNDA YARATILMIŞTIR!

"Nefs" ve ondaki "bilinç", gerçeği itibariyle, yapısının özü itibariyle, "Rubûbiyet Nuru"ndan, yani "esmâ" mertebesinden yaratılmıştır.

"Nefs", varlığını esmâ mertebesinden yani Hakk`ın varlığından alıp "Rububiyet Nuru"ndan yaratıldığı için, "yapısının gereği olarak dilediğini yapmak ister ve yapar"... Engel tanımaz! Hayır veya şer, iyi veya kötü diye bir kavram bilmez! O, sadece dilediğini yapmak ister ve yapar. Çünkü var oluşu "Rubûbiyet nuru"ndandır...

ara.jpg (366 bytes)

 

RUBUBİYETİN ŞÂNI,

SINIRLANMAK DEĞİLDİR!

“Rasùlullah Efendimiz’in nefsini de kendi nefsinde yarattı Allah!”

Nefs”, bir şeyin zâtıdır. Ve Muhammedî hakikatları da yine kendi hakikatından meydana getirdi... Rasùlullah Efendimizi’in nefsini anlattığımız mânâda “yarattıktan” sonra Âdem’in nefsini Rasùlullah’ın nefsinden bir sùret olarak yarattı. Bu ince mânâ sonucu, Cennette, habbeyi yemesi menedildiği zaman, onu yedi Adem!... Çünkü o, Rubùbiyet Zâtından yaratılmıştı. Rubùbiyetin şânı ise sınırlanmak değildir.

ara.jpg (366 bytes)

 

RUBUBİYETİN ZUHURU,

YA VEHİM YOLLU OLUR… YA DA AKIL YOLLU!

"Nefs", "Rubûbiyet" hakikatından varolduğu için, mutlaka aklettiğini yapmak ister!. Nefs için iyi-kötü diye bir ayırım yoktur. Çünkü Rabbani hakikattır aslı!... Rab ise dilediğini yapar!.

Nefsin hakikatı da Rab olduğu için nefs daima ne dilerse, kendisine ne fikir gelirse onu hemen yapmak ister. Bunun benliği kuvvetli deriz. Nefsi kuvvetli, deriz... Yani, bu kişideki Rubûbiyet zuhuru kuvvetlidir, demektir...

Yalnız rubûbiyetin oradaki zuhur şekli bu saydığımız iki yoldan biri ile olur:

Ya vehim yollu olur..

Ya akıl yollu olur..

Vehim yollu olursa, gelen fikre tâbi olur; gelen fikri genel sistem içinde, ilâhi nizam içinde düşünmeden; yerine oturtmadan, hemen geldiği gibi tatbik etmek isteriz.

Nefs bu durumda kendi hakikatından gafil ve kendini beden olarak sandığı için, gelen istek ve arzuları hemen tatbik etmek ister ve dolayısı ile bedene dönük yaşamağa çalışır.

Halbuki, nefs, hakikatı olan rabbani güç ve kendi hakiki vasfı olan, ilim sıfatından kaynaklanan bir şekilde; yaşadığımız sebepler âleminde akıl yolu ile varlık üzerinde hükmünü icra etmek ister.

Şimdi biz aklımıza bir fikir geldiği zaman, hemen o fikri, Allah düzeni içinde, genel idare sistemi içinde yerine oturtup; bu yapacağımız işin tabiatımıza mı dönük; var sandığımız fakat aslında var olmayan izâfi benliğimize mi dönük; yoksa kendi hakikatımızı bilmemize, "ALLAH"a yönelmemize, "ALLAH"ı tanımamıza vesile olacak bir biçimde özümüze mi dönük diye düşünüp değerlendirmemiz gerekir..

Şeytanın silâhı iyi bilelim ki fikirdir!.

Çünkü bütün cinler Merkür`ün güçlü tesiri ile beslenmişlerdir. Bu yüzden onlarda fikir çok yüksektir. Fakat bu fikri kısa süreli menfaatler istikametinde kullandırırlar insana.

O an için senin bedeninin ve benliğinin amaçları ne ise, o doğrultuda yeni yeni fikirleri sana telkin eder ki, sen daima bedene dönük düşünesin, bedene dönük yaşayasın.

Halbuki akıl seni daima maddenin ötesindeki bir boyutta kendini bulup değerlendirmeye yönelik biçimde düşünmeğe sevk eder.

Çünkü akıl çok geniş boyutta düşünür. Çok kapsamlı olarak meseleleri ele alarak, bunları birbirine bağlayarak yeni yeni sonuçlar çıkartmağa sevk eder.. Bu çalışmayı yaptığın zaman otomatikman manevi âleme girersin; madde dünyasından çıkarsın!.

ara.jpg (366 bytes)

 

RUBUBİYET ZUHURU KUVVETLİ OLAN

"Nefsinin hakikatını bilen Rabbini bilir."

Çünkü Rabbi bilmek, nefsi bilmeğe bağlıdır. Çünkü nefsin hakikatı Rubûbiyet mertebesinden gelir.

"Nefs", "Rubûbiyet" hakikatından varolduğu için, mutlaka aklettiğini yapmak ister!. Nefs için iyi-kötü diye bir ayırım yoktur. Çünkü Rabbani hakikattır aslı!... Rab ise dilediğini yapar!.

Nefsin hakikatı da Rab olduğu için nefs daima ne dilerse, kendisine ne fikir gelirse onu hemen yapmak ister. Bunun benliği kuvvetli deriz. Nefsi kuvvetli, deriz... Yani, bu kişideki Rubûbiyet zuhuru kuvvetlidir, demektir...

ara.jpg (366 bytes)

 

“RUBUBİYET” MERTEBESİNİN ZÂHİR OLUŞU

Rabbani kuvvelerin geçerli olduğu ve açığa çıktığı, bu kuvvelerin birbirinden fark ve temyiz edildiği mertebedir.

Rabbülâlemin”... Âlemlerin Rabbı, yani âlemler kelimesiyle işaret edilen, sonsuz sınırsız varlıkların meydana getirildikleri Rubûbiyet mertebesidir.

“Melikiyet” mertebesinin tenezzülü ile “Rubûbiyet” mertebesi oluşur.

“Rubûbiyet” mertebesi; çeşitli esmânın, çeşitli terkipler -bileşimler- şeklinde açığa çıkmasını sağlar. Bu esmâ, çeşitli terkipler şeklinde ortaya çıktığı anda “abd” meydana gelir...

Rabb” yani “ALLAH isimleri”nin bir terkip -bileşim- hali, bir birimin, bir isim ardındaki varlık halinde ortaya çıkışını sağlar. İşte bu ortaya çıkış “rubûbiyet” mertebesinin hükmünün zahir oluşudur.

ara.jpg (366 bytes)        

Dilediğini yapar!

Yaptığından sual olmaz!

Gibi ayetler Onun Melikiyetinin eseridir. Melikiyet mertebesinin tenezzülü ile Rububiyet mertebesi tahakkuk eder. RububiYet mertebesi çeşitli esmasının çeşitli terkipler şeklinde aşikare çıkmasını sağlar. Bu esma çeşitli terkipler şeklinde ortaya çıktığı anda “ABD” meydana gelir. “Rabbin ABD”ı o esmanın bir terkip şekliyle yani Allah’ın isimlerinin bir terkip şekliyle bir birim isim altında bir varlık halinde ortaya çıkışını sağlar. Bu ortaya çıkış Rubûbiyet mertebesinin zâhir oluşudur.

ara.jpg (366 bytes)

 

RUBUBİYETİN HAREKETE GEÇİRİLMESİ

Dua, Zâtındaki "rubûbiyetin" harekete geçirilmesidir.

Ahmed Hulûsi

yazdir

  Tüm Kavramlar Programı

 

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücretsiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org