kavramlar.jpg (6719 bytes)

 

“ZÂHİR” – “BÂTIN”

  • "O" dediğin varlık...Yani "Hû"!

  • Aynı tek şey...

  • Algılayabildiklerimiz-Algılayamadıklarımız...

  • Aynı tek şeyin, gözün görebildiği ve göremediği kısmı...

  • Algılama kapasitendeki sınırlılığın getirdiği varsayımınla, TEK`i böldüğünde ortaya çıkan "ikilik" zannı...

  • Şey hakkındaki şartlanmaya dayanan-o şeyin hakikatinden perdeleyen zannın-tasavvurun....

  • Hakikatini seyredemediğin sürece zannına-tasavvuruna verdiğin isim...

  • "Sınır" kavramı...

  • Değer yargısız çokluğu seyredememe-tefekküre girememe sonucu oluşan sınır kavramı...

 

“ZÂHİR”

(ALGILAYABİLDİĞİN)

"Zâhir" dediğimiz şey nedir?.

Bu gözümüzle gördüğümüz her şey, "zâhir" kelimesi kapsamına girer..

Bâtın” dediğimiz şey de, bu göz ve kulakla, beş duyuyla algılayamadığımız her şey...

ara.jpg (366 bytes)

 

“BÂTIN”

(ALGILAYAMADIĞIN)

Bâtın” dediğimiz şey de, bu göz ve kulakla, beş duyuyla algılayamadığımız her şey...

ara.jpg (366 bytes)

Bâtın”, gördüğünün, algılayamadığın yanıdır!.

Yani, görüş alanın içinde olmasına-görmene rağmen, görmekte olduğunun “algılayamadığın yanı”dır “bâtın”!.

Nasıl oluyor, görüş alanı içinde olup da, bakmaya rağmen, algılayamamak?

Beyin veri tabanının, dışardan veya içerden beyne ulaşan verileri, onları deşifre edecek kadar yeterli verisi olmaması yüzünden, gelen veya gelmekte olan verileri değerlendirememesi, tanımlayamaması suretiyle!

Dışarıdanı anladık da, peki “içeriden” ne demek oluyor?

İçeriden” demek, beş duyu ile beynine ulaşmayan verilerin tüm türleri demektir.

Bilelim ki, “Bâtın”ı, bir mekân olarak düşünmek, son derece yanlıştır!

Bâtın”, mekân olarak, “zâhir”in ötesinde veya ardında; ya da bir başka boyutta değildir!

İnsanın, “algılayamadığının” adının “bâtın” olmasında!

ara.jpg (366 bytes)

 

ZÂHİR VE BÂTIN DİYE İKİ AYRI BOYUT YOKTUR!

İki ayrı dünya/boyut var sanıyoruz, Zâhir ve Bâtın!

Oysa iki ayrı dünya değil, yalnızca ALGILAYABİLDİKLERİMİZ ve ALGILAYAMADIKLARIMIZ var..

Ve bu da herkese G Ö R E değişiyor!

Zâhir, bâtındır; bâtın, zâhir! İkisi arasında fark var sanış, gözün kapasitesinden oluşur!

Aynı tek şeyin, gözün görebildiği kısmına “zâhir” derler, göremediğine ise “bâtın”!

Oysa ikisi, aynı “Tek”tir!

ara.jpg (366 bytes)

 

“BATIN”,

ALGILAYABİLDİĞİN ANDA “ZÂHİR” OLUR!

Esasen, “Bâtın”, tamamiyle “Zâhir” olanın ta kendisidir!.

Esasen, “Zâhir”, tamamiyle “Bâtın” olanın ta kendisidir!.

Bâtın”, algılayabildiğin anda, “Zâhir” olur…

Zâhir”, algılayamadığın süreçte “Bâtın”dır!.

Yani değişen, “Zâhir” ve “Bâtın” değil; senin algılamandır!.

ara.jpg (366 bytes)

 

“ZÂHİR”1 VE “BÂTIN”, “O” DEDİĞİN VARLIKTIR..

YANİ, “HÛ”!

Bunların, sana göre tümü, "O"dur! Yani, bunların hepsi de, -ki bu çokluk kavramı sana göredir-, "O" dediğin varlıktır!.

Yani, ""!

"" kelimesinin mânâsı bir anlamıyla "O" demektir! Bir diğer anlamıyla da "Zât`ın hüviyetine" işaret eder ki, o mânânın tafsiline bu kitapta girmeyeceğiz.. Ancak "GAVSİYE AÇIKLAMASI" isimli kitabımızda buna değinmiştik.

ara.jpg (366 bytes)

 

“ZÂHİR” İSMİYLE İŞARET EDİLDİĞİ HALDE,

İNKÂR NİYE?

“ZÂHİR” ismiyle işaret edilen “HÛ”dur; derken, ötelerde aramak niye?

Mükemmeli fark ettirmek için, kâmil olmayanı en mükemmel hâliyle ortaya koyunca, “HÛ”yu inkâr niye?

Algılama kapasitesine göre zâhir iken; zâhirle kayıtlamak niye?

ara.jpg (366 bytes)

 

ALGILAMA KAPASİTENDEKİ SINIRLILIĞIN GETİRDİĞİ VARSAYIMLA

“TEK”İ BÖLÜYORSUN..

“ZÂHİR” VE “BÂTIN” ORTAYA ÇIKIYOR ORTAYA!

Hangi isimle hangi hâli veya ortamı anarsan an, o ortamda zâhir olan, BÂKİDİR!

ara.jpg (366 bytes)

Sen, bu beş duyu aracın dolayısıyla, o bütünün arasına giriyorsun; araya girişin itibariyle de, senin önün ve arkan, ön yüzün ve arka yüzün diye bir olay ortaya çıkıyor!.

Gerçekte, TEK bir sonsuz sınırsız mutlak var ki, O`nun için, “O”na GÖRE, “Zâhir”, “Bâtın”, “Evvel”, “Âhir” gibi kavramlar sözkonusu değil! Bunlar bize GÖRE târifler, tanımlamalar! Anlayış sınırlarımızı genişletmek için verilmiş izahlar..

Sen, algılama kapasitendeki sınırlılığın getirdiği varsayımınla, TEK`i bölüyorsun! Zâhir ve Bâtın çıkıyor ortaya!.

Artık sen oradan, o aradan çık, sıyrıl!

O zaman Tek bir Bütün`ün var olduğunu ark edersin!.

Yani, ikiliksen”den, senin kendi varlık zannından doğuyor!. Aslında ikilik yok, dış yapı böylesine bir bütün.

ara.jpg (366 bytes)

 

ZANNIN-TASAVVURUN,

“ZÂHİR” OLANIN HAKİKATİNDEN PERDELER

VE  O ŞEYİN  SANA “BÂTIN” KALMASINA YOL AÇAR!

Zâhir ve Bâtın denir… Tekrar ediyorum.. Bil ki, bu iki isimle işaret edilen şey birbirinden ayrı değildir; ikisi, aynı tek şeydir! Fark, gözden dolayıdır! Hepsinde, her an, tecelliler zuhur etmektedir. Sakın, bu ikisini birbirinden ayrı sanma!

Bütün tecellilerde hüküm, fenâya er olduğunda; şuur aslına rücu ettiği vakit, sadece “ALLAH” kalmıştır! Ki bu da her an geçerlidir!.

Mevcûdatın “vücudu” sahibine aittir. Bütün görülenlerin var sanılan vücudları gözden doğan hayâllerdir!

Beynindeki veri tabanında bulunan ve gerçekte “zâhir” olan, o şeye verdiğin isim, veya o şey hakkındaki şartlanmaya dayanan zannın-tasavvurun, seni, o şeyin hakikatinden perdeleyip; o şeyin, sana, “bâtın” olarak kalmasına yol açar!

ara.jpg (366 bytes)

 

SEYREDEMEDİĞİN SÜRECE HAKİKATİNİ

“ZÂHİR”, “BÂTIN”DIR!

Beynindeki veri tabanında bulunan ve gerçekte “zâhir” olan, o şeye verdiğin isim, veya o şey hakkındaki şartlanmaya dayanan zannın-tasavvurun, seni, o şeyin hakikatinden perdeleyip; o şeyin, sana, “bâtın” olarak kalmasına yol açar!

Kavradığın, “zâhir”dir; kavrayamadığın ise “bâtın”!

Karşındakinin veya yöneldiğinin hakikatını seyredebiliyorsan, “bâtın”ı artık “zâhir”dir sana! Seyredemediğin sürece hakikatini, “Zâhir”, ”Bâtın”dır sana!.

Gel dostum, gayrı formatla şu PC’ni de; işletim sistemini ve programlarını yeniden düzenle! Sonra da her şeyi yerli yerince oluşturup, CD veya DVD’ni ona göre doldur!. Zira gittiğin yerde, yeni bir CD-DVD rewriter’ın olmayacak; yazılmışınla başbaşa kalacaksın ebeden; “Zâhir”in zâhir ve “Bâtın”ın bâtın olarak!.

Ve sen sonsuz dek, ötelerde, göklerde aramaya devam edeceksin, aradıklarını!.

ara.jpg (366 bytes)

 

VAHDET, ŞUUR BOYUTUNDA YAŞANIR…

“ZÂHİR” İSE KENDİ KANUNLARI İÇERİSİNDE AKAR GİDER!

Vahdet konusu şuur boyutunda yaşanan bir gerçektir! Zâhir boyutu ise kendi kanunları içersinde akar gider!. Bu sebeple, bugün zâhir yönünde nasıl bir takım şeyler yapmak mecburiyeti sözkonusu ise, aynı şekilde ölümötesi yaşam bakımından da, aynı şekilde bir takım fiîlleri yerine getirme mecbûriyeti vardır; ve bunları tatbik etmeyenler, bu eksikliklerinin azâbını çekerler!.

ara.jpg (366 bytes)

 

“ZÂHİR” ESMÂSI

    Apaçık ortada olan; algılanabilen.

ara.jpg (366 bytes)

 

“BÂTIN” ESMÂSI

     Gizli, ortada olmayan; algılanamayan.

ara.jpg (366 bytes)

 

MÜŞAHEDESİNDE “ZÂHİR” İSMİ AĞIRLIKTA OLAN VELİLER

"İsevî meşreb" olanlarda teşbih hâli, müşahedesi ağır basar. Zâhir ismi ilâhîsi müşahedelerinde ağırlıklı olduğu için, gördükleri her nesnede önce Allah'ı tesbit ederler.

ara.jpg (366 bytes)

 

MÜŞAHEDESİNDE “BÂTIN” İSMİ AĞIRLIKTA OLAN VELİLER

"Musevî meşreb" olanlar ise tenzih ağırlıklı müşahede hâlindedirler.

 "Bâtın" ismi varoluşlarında ağırlıklı olduğu için, Hakk’ı her şeyin bâtınında, özünde müşahede ederler ki, bu "neyi görsek, özünde Hakk'ı müşahede ederiz" cümlelerine yol açar. Elbette ki bu görüşte "Tenzih" esası ağırlık kazanır.

ara.jpg (366 bytes)

 

“ZÂHİR” VE “BÂTIN”DAN KURTULMUŞ OLMANIN ALÂMETİ

DEĞER YARGISIZ ÇOKLUĞU SEYİRDİR!

Sınır kavramından (Zâhir-Bâtın) kurtulmuş olanın alâmeti, değer yargısız çokluğu seyirdir!

“Zâhir” ve  Bâtın  denir..

Tekrar ediyorum... Bil ki, bu iki isimle işaret edilen şey birbirinden ayrı değildir; ikisi, aynı tek şeydir!. Fark,  gözden dolayıdır! Hepsinde, her an, tecelliler zuhur etmektedir. Sakın, bu ikisini birbirinden ayrı sanma!.

ara.jpg (366 bytes)

 

YAŞADIKLARIMIZIN ZÂHİRİ, BÂTININDAN,

BÂTINDAKİ OLUŞUM DA ZÂHİRİNDE YAŞANACAKLARDAN

PERDELEMESİN!

Bir gerçek bir başka gerçeğe perde olmasın...

Yaşadıklarımızın zâhiri, o olayın bâtınından, bâtındaki oluşum da zâhirinde yaşanacaklardan bizi perdelemesin!.

Cuma namazındayım. Hutbede hoca Ramazan sonrası ibadetlerin devam etmesini tavsiye ediyor.

Va’büd rabbeke hatta ye’tiyekel YAKîN” ayetini konuya misâl gösteriyor ve tercüme ediyor:

ÖLÜM gelene kadar Rabbine ibadet et”!

Acaba Kurân-ı Kerîmi nâzil eden, ölüm anlamına gelen “mevt” kelimesini bilmiyor muydu!? Niye “va’büd rabbeke hatta ye’tiyekel MEVT” dememişti?

Şayet “Yakîn” kelimesinin anlamı yakıştırıldığı üzere “ölüm” anlamında ise, bu durumda şöyle denmez miydi bu defa da:

Külle nefsin zâikatül YAKîN”!..

Eğer, Allah, kitabında, bir âyette “yakîn” kelimesini kullanmışsa, siz onu “mevt” diye değiştiremezsiniz! “Mevt” kelimesini kullanmışsa siz onun yerine “Yakîn” kelimesini oturtamazsınız!

Burada niye bunu kullanmış anlayamıyorum”, diyebilirsiniz. Ama asla, anlayamadığınız şeyi, Allah’ın kullanmadığı kelimenin anlamıyla ÖRTEMEZSİNİZ!.

Her nefs ölümü TADACAKTIR” âyeti iyi anlaşılması gereken bir âyettir.

“Ölüm” denen bedeninin kullanılmaz hâle gelmesi dolayısıyla, artık bedenini kullanamama ve dünya ile iletişiminin kopması hâlini her bilinç yaşayacaktır... Bilinci en sağlıklı zamanındaki gibi, şuuru yerinde olarak!.

Tattıktan sonra da, gene aynı şekilde şuuru yerinde, bilinçli olarak yaşamına devam edecektir kabir boyutunda.

ara.jpg (366 bytes)

 

ZÂHİR EHLİ

Avam!

Olayın tefekkürüne girmeyenler topluluğu.

ara.jpg (366 bytes)

Ahmed Hulûsi

yazdir

   Tüm Kavramlar Programı

 

Yayınlarımızın Telif Hakkı Yoktur. Sitemizdeki tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED'in (aleyhisselâm) bildirip açıkladığı "ALLAH" ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve "DİN" denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımızı ücretsiz okur; dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK BELİRTMEK ŞARTIYLA her yoldan bütün çevrenizle paylaşabilirsiniz. Allah ilmine karşılık alınmaz. Prensibimiz maddî ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.

www.allahvesistemi.org